Bu Blogda Ara

5 Mayıs 2009 Salı

MHP nasıl MHP oldu ve Nihal Atsız ile Milliyetçilik Sürecini bitirilişi ve CKMP’nin Adana Kongresi süreci olayları.












"MHP nasıl MHP oldu ve Nihal Atsız ile Milliyetçilik Sürecini bitirilişi ve CKMP’nin Adana Kongresi süreci olayları."



Türkeş, eski Milli Birlik Komitesi (27 Mayısçılar) üyesi 14′lerden 9 arkadaşı ile 1964 yılında CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) kongresinde bu partiye katıldı.

1965 yılında genel başkan oldu.

1967 KURULTAYI

Kasım 1967 tarihindeki kurultayda Türkeş, komünizmi baş düşman ilan etti.Türkeş’e “başbuğ” ünvanı verildi.

Yine bu kurultayda, ilk kez kimin yazdığı tartışmalı olan 9 Işık Doktrini ortaya atıldı.

Artık ilke ve inkılap milliyetçiliğin 6 Ok’una karşılık, gerici milliyetçiliğin 9 Işık’ı vardı. Fakat Atsız bu duruma karşıydı ve ileriki zamanda da buna karşı duruşun ve gerçek Türkçülüğün karşısına konulan bu durumdan dolayı Türkeş ile yolları ayrılacaktı.

O ki, Atsız kendi kafa tasını ölçtürüpte tam olarak Türk kafasına sahip orantılarda ve ölçümlerinde tam olarak istediği çıkmadığından kendisini 1 hafta herkesten soyutlamış birisi olarak odasına kitlemiş denen bu kişi bile bu duruma karşıydı...Türkeş’in “Davadan döneni vurun” sözleri, Milli Hareket Dergisi kapağında yer aldı.
CKMP “kışla gibi” bir partiye dönüşmüştü. Hitap tarzı “albayım binbaşım..” şeklindeydi.Osman Bölükbaşı, gazetecilere “CKMP’de kılıç şakırtısından, çizme gıcırtısından binaya girmek bile mümkün olmuyor” diyordu.

Oysa çok geçmeden çizmenin yerini takunya, kalpağın yerini takke alacaktı.

1969 ADANA KURULTAYINDA PARTİNİN ADI MHP OLUYOR

1969 Adana Kurultayı’nda, partinin adı ve amblemi değişti. Kendilerini “Türkçü” olarak adlandıran gurup, yönetimden uzaklaştı, ümmetçilerin egemenliği başladı. Yani MHP, kuruluşundan itibaren “Türk-İslam Sentezi” adı verilen, ABD’nin önce “Yeşil Kuşak”, sonra “Ilımlı İslam” politikasına uygun bir biçimlenişle doğdu.Bu kurultayda, Türkçüler (Bozkurtlar) ile İslamcılar (Hilalciler) karşı karşıya geldi.

Esasında islamcı bile değillerdi!!! Kim oldukları, ne oldukları belli, dış mihraklar tarafından hepsi seçilmiş birer (KAZAK'TILAR). Kurban olsun islmacılara ve Türkçülere ama tarih böyle yazılacak, Yaradan böyle buyurmuştu. Zaman herşeyi gösterecek, gün gibi karanlık yüzleri aydınlatacaktı aynı bugün olduğu gibi...

Çünkü, Türkiye 3 temel unsur üzerine kurulmuştur ve zaman zaman bu unsurlar üzerinden denemeler ve uygulamalı geçişler sağlanacaktı.
Bunları eminim birçok vatandaşımız bilir hele ki bu ezan ve bayrak altında yaşam arzusu olanlar daha iyi bilirler.
1.si Pantürkizm "Türkçülük"
2.si Panislamizm "İslamcılık"
3.sü İttihad-ı İslam "İslam Birliği Altında Birleşmek"

İşte biz bu 3. aşamadayız ve yeni coğrafik çizgilerimizi çizme sürecindeyiz bunun herkes tarafından bilmesini canı gönülden istiyorum. Bunun içine birde Türkiyemizi Vatan sayan azınlık statüsündeki vatandaşlarımızda dahil olmak üzere;
İster Kürt-Türk-Arap-Çerkez-Laz v.b. olsun 72,5 milletimiz olarak dahil edilmiştir.
Milliyetçilik kimsenin ne tekelindedir ne de olabilir. O milliyetçilik insanın yüreğinde atar ve hisseder, bunu da ne ben bilirim ne kimse bilir , tek bilen vardır o da YÜCE YARADANDIR.

Kendilerini “muhafazakar milliyetçi” olarak tanımlayan “Milliyetçiler Derneği” Genel Başkanı İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, ve dernek üyeleri Ahmet Er, Acar Okanlar gibi isimler yönetimde etkin oldu.

Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl ve Hüseyin Üzmez gibi isimlerin etkisiyle İslami motifler öne çıktı.
Eski MHP Yozgat Senatörü Servet Bora, “Yılanlıoğlu bir gün partide Atatürk’ün resmini indirmişti, bu yüzden Muzaffer Özdağ ile tartışmıştı” diyor.
Parti amblemi olarak “Üç Hilal” seçildi, gençlik kolları Ülkücü Gençlik’in amblemi ise Bozkurt olacaktı.
Kurultayda “Atsızcılar” olarak bilinen ve 14′lerden Muzaffer Özdağ, Numan Esin, Rıfat Baykal ve Mustafa Kaplan tarafından desteklenen Türkçüler Derneği İstanbul Şubesi üyelerinin sayısı azdı. Bunlar Niyazi Adıgüzel, Kürşad Özkan, Mustafa Ok, Haluk Çay ve Ufuk Şehri öncülüğündeki gençlerdi.
Kürsüye çıkan Türkeş, NATO’yu övdü, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın merkezinin Avrupa’dan Amerika’ya taşındığını, Ortadoğu ve Uzakdoğu’nun Sovyet yayılmasına karşı savunmasız kaldığını söyledi. ODTÜ’de Amerikan elçisi Kommer’in arabasının yakılmasını ve Amerikan 6. Filosundaki erlerin Dolmabahçe’de denize atılmasını sert bir şekilde eleştirdi.(Necdet Pekmezci, Nurşen Büyükyıldız, “Ülkücüler”)
MHP’de artık en çok atılan slogan, “Tanrı dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız” idi.
“MHP Genel Merkezinin önünde otobüsler birikmişti. Namık Kemal Zeybek’e sordum: ‘Bu otobüsler nereye gidiyor’ diye. Zeybek bana ‘Bizim gençleri Adıyaman Menzil Şeyhi’nin yanına gönderiyoruz, eğitilsinler’ dedi. Bundan sonra Ilımlı İslam’ın etkisi partide çok arttı. Hatta içimizde bazı arkadaşlar ‘Türkçülere vurulan kafir suçlamasından kurtulduk’ diye seviniyorlardı.” (Servet Bora anlatıyor)
Yeşil Kuşak Projesi (Büyük Ortadoğu Projesi’nden önde ABD’nin projesi buydu) ancak İslami motiflerle yürütülebilirdi. Bundan dolayı MHP milletvekili adayları artık Türkçü olmaktan ziyade tarikatlarla sıcak ilişkisi olanlar, hatta bizzat tarikat liderleri arasından seçilmeye başlandı.
“Bir gün bunu rahmetli Türkeş’e sordum. ‘Ne oldu bize, çizgimiz nasıl böyle değişti’ diye. Türkeş çok manidar bir yanıt verdi: ‘1971′den sonra olay bizi aştı. Dış etkilere mani olamadık” (Nihat Çetinkaya anlatıyor)

MHP - TÜRKÇÜ ÇATIŞMASIAdana Kurultayı’nda Nihal Atsız taraftarları yolun sonuna geldi. Partide etkinlikleri kalmadı. MHP - Türkçüler Derneği çatışması başladı.Atsız ve Türkeş arasında karşılıklı suçlamalar ve hakaretler sürdü.1972 Türkçüler Derneği Kongresi’ni Atsız kazandı. Bir gurup MHP’li dernekten ihraç edildi.
1944 yılında Türkeş ile birlikte “Turancılık Davası”nda yargılanmış olan Atsız, ölene kadar Türkeş’le konuşmadı.
Türkeş, Atsız’ın cenaze törenine katılmadı.MHP Eski İstanbul İl Başkanı Nihat Çetinkaya, “1970′den sonra parti içinde Türkçü düşünce, Atsız’ın kitaplarının okunması yasaklandı” diyor.

NOT:Alıntıdır ama her kelimesi doğrudur.
Sayın Nihal Atsız'a da Tanrı'dan rahmet dilerim.
Doğum:12 Ocak 1905
Ölüm:17 Aralık 1975
Tanrı Türk'ü Korusun Ve Yüceltsin.

>Hüseyin Nihal Atsız'ın Bir Ölümsüz Şiiri<

YOLLARIN SONU
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayz var kanımda.
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı’na.
Hâlbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına.

İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.

Ey doğunun alnımı serinleten rüzgârı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları,
Düştüğü yer uzakta dilek adlı bir saray.

O sarayda bulunca Tanrı’laşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini:
"Hoş geldin oğul ATSIZ, kutlu olsun" diyecek.

Hüseyin Nihal ATSIZ
BY_TOLES

1 yorum: