Bu Blogda Ara

29 Nisan 2011 Cuma

Adananın Kurtuluş Savaşındaki Ve Sonrasındaki Önemi



1915'te Avrupa Devletleri arasında başlayan 1. Dünya Savaşı kısa sürede tüm kıtalara yayılmış ve Osmanlı Devleti de bir şekilde bu savaşın içinde yer almak zorunda kalmıştır.
Yıllarca süren savaşın sonunda ittifak devletlerinin yenilgisiyle, zaten çökme sürecinde bulunan Osmanlı Devleti de yenilmiş sayılmış ve bu savaştan toprak kaybederek çıkmıştır. Diğer yenilen ülkelerin aksine Osmanlı Devleti topraklarında savaş bitmemiş ve eskinin imparatorluğu, yerini parçalanmış ve işgal altında bir Osmanlı'ya bırakmıştır. Galip devletlerden Fransa, Adana ve çevresini işgal planları kurmuştur. 1915'te yaşanan karmaşayı fırsata çevirerek Doğu Anadolu'da isyan çıkartan, bu isyan yüzünden çıkartılan Tehcir Kanunu sebebiyle Suriye'ye zorunlu göç eden Ermeniler'den 150.000'e yakını, 1918'de Adana ve Çukurova'yı işgal eden Fransız birliğinde yer alarak -Fransız eliyle- Adana ve çevresine yerleştirilmişlerdir. 1918, 1919 yıllarında Adana'da çok canlar yanmış, cinayetler ve toplu katliamlar yaşanmıştır. Sadrazam İzzet Paşa'nın, grup komutanı Limon Van Sanders'e gönderdiği bildiride "elindeki tüm komuta ve koordinasyon yetkisini Suriye Cephesi Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal'e devretmesi" gerektiği yazıyordu. Bu bildiri üzerine 31 Ekim 1918'te görevi devralmak için Adana'ya gelen Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nın başlayacağı sinyalini o tarihte Adana'da vermiştir. Alman Komutan Limon Van Sanders'in "Yenildik... Bizim için her şey bitti" şeklindeki sözlerine; "Müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor" sözleriyle karşılık veren Mustafa Kemal, gelecekten umutlu olduğunu ve kararlılığını bu konuşmayla göstermiştir. 11 gün Adana'da kalan ve gözlemlerini, fikir ve uyarılarını Genelkurmay Başkanlığı'na bildiren Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nın ilk emrini de Adana'da vermiştir. Verilen emir ise: "İskenderun'a çıkartma yapmayı düşünen İngiliz ve Fransızlar'a ateşle karşılık verileceği"dir Adanalılar, İstanbul Hükümeti'nin 23 Kasım 1918'de aldığı "Adana ve çevresinin boaşltılması"nı zorunlu kılan karara şiddetle karşı çıkmıştır. İşgalci güçler tarafından hunharca öldürülen, toplu katliamlara kurban giden binlerce Adanalı ve onlar gibi Kurtuluş mücadelesinde şehit düşen yüzbinlerce şehidimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerine şükran ve minnet borçluyuz. Verilen kayıplar rağmen yılmayan Adanalılar düşmana baş kaldırmış, çok büyük mücadeleler sonucu 5 Ocak 1922 tarihinde Fransızlar ve yanlarında getirdikleri Ermeniler Çukurova'dan kovularak, Adana düşman işgalinden kurtulmuştur. O günden bu yana her 5 Ocak'ta Büyük Saat ile Ulu Cami arasına büyük bir bayrak çekilir ve her taraf bayraklarla donatılarak Adana'nın Kurtuluşu tüm Adana'da coşkuyla kutlanır. Milli Mücadele başarıyla sonuçlanmış, ülke kurtulmuş, İstiklal Savaşı kazanılmış ve Mustafa Kemal Paşa 15 Mart 1923'te Adana'ya gelmiş ve şu sözleri sarf etmiştir: Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur. Atatürk'ün bu sözleri, Kurtuluş Savaşı'nın ilk tohumlarının Adana'da ortaya atıldığının en önemli kanıtıdır.

Adana'nın gururu, ulusal bağımsızlık ve egemenlik düşüncesinin Atatürk'ün kafasında oluşturduğu bir şehir olmasındandır.

Kurtuluş Savaşı ve Türk Devrimi'nin akışı içerisinde, Adana Atatürk'le bağlantılı birçok gelişme yaşamıştır. Mustafa Kemal 1. Dünya Savaşı'nın yenilgi ile biten acılı günlerinde, Adana'da bulunmaktadır. Suriye'den çekilen Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olarak, mütarekenin ilk günlerini buradan izlemiştir. Türk ulusunu egemenliğe ve bağımsızlığa kavuşturma plânını burada tasarlamıştır. Bunu kendisi, Büyük Zaferden sonra 15 Mart 1923 günü Adana'ya ilk geldiğinde "Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana'da doğmuştur." diyerek açıklamıştır. Bu açıdan, Atatürk'ün zaferlerle dolu askeri ve siyasi hayatında, Adana'nın özel bir yeri vardır.
Adana'nın gururu, ulusal bağımsızlık ve egemenlik düşüncesinin Atatürk'ün kafasında oluşturduğu bir şehir olmasındandır. Bu gurur ve aynı zamanda mutluluğa eklenen diğer bir gelişme de, büyük zaferden sonra Mustafa Kemal'i ilk bağrına basan şehrin Adana olmasıdır.
Atatürk, İstiklâl Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasından ölümüne kadar, Çukurova'ya yedi defa gelmiştir Bu gezilerinden Adana'da kalan sıcak anıları Çukurovalılar ılık yüreklerinde taşımışlardır.
Atatürk, yurt köşelerini gezerken, görüp geçen bir insan değil, karanlığın ötesindekileri gören, göremediklerini sezen bir yaradılıştaydı.


İzlenimlerinin tümünü ya o esnada verdiği direktiflerle ya da Ankara'ya döndüğü zaman değerlendirmekteydi.
Tarım, ekonomi ve sosyal nitelikteki sonuçları açısından da Atatürk'ün Çukurova seyahatleri, büyük değer taşımaktadır. Atatürk burada yaptığı konuşmalarında gericiliğin, bağnazlığın, bozgunculuğun yıkıcılığına değinmiş, milletimizin uygarlık ve çağdaşlık amacına yönelmesine, tekniğin değerini öğrenmesine ışık tutmuştur.
Sanatın ve sanatkârın önemine, bol üretimin gereğine, kültürün değerine, hemen her seyahatinde parmak basan Atatürk, dile, tarihe dair ilginç konuşmalar yapmıştır.


Mustafa Kemal'in 1923 Mart'ında Adana'ya yaptığı ziyaret, zengin anılarla doludur. O, Büyük Zafer'den sonra ilk ziyaretini Adana'ya yapmıştı, ölümüne neden olan son hastalığını hiçe sayarak, 1938 yılı Mayıs'ında yaptığı ziyaret ise Hatay'ı kurtarmak amacına yöneliktir. Büyük Zafer'den sonra onu ilk gören Adana, hastalığı sırasında son ziyaret ettiği yer de yine Adana, olmuştur.
 
NOT: BU YAZIYI GÜNÜMÜZE UYARLAYINIZ VE ÖZDEŞLEŞTİRİNİZ. O ZAMAN GÖRECEKSİNİZ Kİ ADANA TÜRKİYEMİZİN NERESİNDEDİR?
ALINTIDIR.
 
Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

DERİN DEVLETİ ELE GEÇİREN SAHTE DERİN DEVLETÇİLER...










BU HİKAYE  İTE İTLİK YAPAN BEYİNE VE DEVLETİNE KAFA TUTAN ÇAKAL VE AKBABALAR SÜRÜSÜNÜN VE ONLARIN YANDAŞLARININ HAYAT HİKAYESİNİN SADECE URUBUNU ANLATMAKTADIR.
HER KELİMESİ, KELİMESİ KELİMESİNE DOĞRUDUR VE İSBATLIDIR.


GERÇEK DERİN DEVLETÇİLERİ 1971 DEN BU YANA BİR ŞEKİLDE ÖLDÜRÜP 1980 DEN ÖNCESİ VE SONRASI İNFAZLARI YERİNE GETİRİP ÜLKEYİ PARÇALAMAK İSTEYEN ŞİMDİKİ ADIYLA DERİN, O ZAMAN Kİ ADIYLA ÇAPULCU SÜRÜSÜ VE EL ÖFELEYENLER, AĞABEYLERİNİ ÖLDÜRÜP TİMSAH GÖZYAŞI DÖKENLER, BİLİP SUSUP ÇIKARI İÇİN HERŞEYİ YAPANLAR.


GENERALLER SADECE GÖSTERMELİK , ÖNEMLİ OLAN O ZAMANIN GENÇ SUBAYLARI VE İCRAATLARI, MİLİTAN GİBİ HER GURUBA SIZMIŞ OLMALARININ YANI SIRA ORGANİZE BİR ŞEKİLDE "MİT, EMNİYET İLE BAĞLANTILI 3 LÜ SAC AYAĞI  OLUŞTURARAK SES GETİREN EYLEMLERİ YAPMALARI".
EMİRLERİ AMİRİNDEN, KOMUTANINDAN VEYA ÜSTLERİNDEN ALMAYIP BU İŞİLERİ ORGANİZE BİR ŞEKİLDE YÜRÜTMELERİ VE UZMAN BİR YÖNTEMLE ADAM ÖLDÜRÜP, ÖLDÜRTÜP, TERTİPLEYİP" İMZALARINIDA 3 KURŞUN TABİR ETTİKLERİ
" MİT,EMNİYET VE ASKERİ YÖNDEN SORUŞTURMANIN ENGELLENMESİ İÇİN BİZ YAPTIK DERCESİNE BİR ÇEŞİT İMZA BIRAKMIŞ OLMALARIDIR. ÖLDÜREMEDİKLERİNİ
O DA MI YETMEDİ HASTAHANELERDE KAFALARINA SIKMALARIDIR.


30-32 SENE GEÇMESİNE RAĞMEN OLAYLARIN FAİLİ OLSA DAHA GERÇEK FAİLLERİN VE YAPTIRANLARIN HALA BULUNAMAMASI, ORTAYA ÇIKARTILMAMASI, ENGELLENMESİ, DEVLET ADI ALTINDA KENDİLERİNİ GİZLEMELERİ, DEVLET YAPTIRDI DENMESİ VE NE KADAR MANİDARDIR Kİ GERÇEK DEVLET ADAMLARIN VE\VEYA DEVLETE ZAMANINDA EN ÜST KADEMEDE ÇALIŞAN, ÇALIŞTIRILAN  BİR ÇOK İNSANIN İNFAAZ EDİLMESİNDEN SONRA VE YERLERİNE KENDİLERİNİN VE/VEYA KENDİLERİNDEN BİRİLERİNİN GEÇİRTİLMESİ "HERHANGİ BİRİLERİ" SONUCU KÖŞEBAŞLARINI TUTMUŞ OLMALARIDIR.


BU OLAYLARI VE DURUMLARI BİR AVUÇ İNSANIN AİLESİNİN VEYA BİZZAT ÇOCUKLUĞUNDAN BERİ İÇİNDE YAŞAYANLARIN OLAN BİTENİ BİLMESİ, SEBEP VE SEBEPLERİNİN BİLİNMESİYLE BİRLİKTE SESLERİNİN BUGÜN DAHİ ÇIKMAMASINA RAĞMEN HALA İZLEME, DİNLEMELERİNİN TEKNİK TAKİBİPLERİNİN EŞ DOST GİBİ GÖRÜNEN ZATLAR TARAFINDAN YAPILMASI ONLAR İÇİN NE KADAR TEHLİKELİ, SAKINCAKLI GÖRÜLDÜĞÜNÜN BAŞLICA NEDENİ OLARAK O ZATLARIN AÇIĞA ŞU GÜN DAHİ OLSA DEVLETİ YERİNDEN OYNATACAK BİR 9.0 ŞİDDETTE BİR DEPREM YARATACAĞINDAN VEYA GERÇEKLEŞMESİNDEN KORKULUP HALA PEŞİMİZDEN GELİNİP ACABA BİR GÜN KONUŞUR MU YADA OLAYLAR AÇIĞA ÇIKAR MI VEYA BÜTÜN BUNLAR OLURSA SONUCU KESTİRİLEMEYECEK BİR BOMBA GİBİ PATLAYIP KİMLERİN BU PATLAYACAK BOMBADAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İÇİNDEKİ SAKINCALI BU ZATLARIN VE DIŞ MİHRAKLARDA DAHİL OLMAK ÜZERE İŞİN BOYUTLARININ NERELERE VE KİMLERE KADAR "  O ZAMANKİ BEŞİKTEKİ TORUNUNDAN TUTUNDA ŞİMDİ 30 YAŞINDA İŞ ADAMIDIR, MEZARDAKİ DEDESİNE YADA YAŞAYAN TÜM AİLE FERTLERİNE KADAR - SİVİLİNDEN,MEMURUNA, İŞ ADAMINDAN TAKSİ ŞOFÖRÜNE, İTİBARLI GÖRÜNEN VE HOLDİNG SAHİBİ DEDİKLERİ, MİLLETVEKİLİ YADA BAKANINA HATTA ÇÖPÇÜSÜNE KADAR KİMLERİN KARIŞTIĞININ ORTAYA ÇIKMASI BUNLAR İÇİN NE KADAR TEHLİKE ARZ ETTİĞİNİN FARKINDA OLDUKLARI İÇİN KENDİ ARKADAŞLARINI BİLE YERİ GELDİĞİNDE HER TÜRLÜ PLANI YAPIP, HERŞEYİ KILIFINA UYDURUP ORTADAN KALDIRIRLAR.


YAPTIKLARINI AZ VEYA ÇOK BİZİM GİBİ BİR AVUÇ İNSAN BİLMEKTEDİR.
İFŞA OLDUKLARINDA KENDİ ADAMLARI YADA PATRONLARI DAHİL HATTA BİZZAT EMİR ALDIKLARI VEYA RAPORTÖRLERİNİ DAHİL ORTADAN KALDIRMAKTA SAKINCA GÖRMEYEN ADINI SAĞCI, SOLCU, KOMUNİST, FAŞİST, PKK, ASALA, DİNCİ VEYA BİLMEM NE DEYİN BÜTÜN BU SAYDIKLARIM AYNI YERE VE KİŞİ VEYA MİHRAKLARA HİZMET ETMEKTEDİR.
TEK KORKULARI İFŞA "DEŞİFRE" OLMALARIDIR.


ZAMANINDA BİR ÇAPULCUYDU ŞİMDİ İŞ ADAMI, ZAMANINDA BİR MİSYONER VE İSTİHBARATÇIYDI ŞİMDİ MEFTA, ZAMANINDA ALBAYDI ŞİMDİ BİR YALAKA VEYA MEFTA, ZAMANINDA BİR ÖĞRETMENLER TAYFASIYDI  ŞİMDİ EMEKLİ AMA BİR HİÇLER GURUBU, ZAMANINDA BİR ADLİYE MEMURU İDİ ŞİMDİ BİR PARTİYE YARIN DİĞER PARTİDE OLAN BİR ÖRGÜTLEYİCİ, ZAMANINDA BİR PTT MEMURU İDİ ŞİMDİ İSE DÜŞKÜNLER YURUDUNDA, ZAMNINDA BİR MİTÇİ İDİ ŞİMDİ MEFTA AMA PATRONU YAŞIYOR AKLİ DENGEM BOZUK YADA YAŞINDAN DOLAYI YARGILANAMIYOR YADA BİR BEYLER TAKIMI KURUCUSU, ZAMANINDA BİR  AVUKATTI AMA ÜSTADIM , AĞABEYİM DEDİĞİ KİŞİYİ ÖLDÜRTENLERİN AVUKATLIĞINI MESLEĞİNİ HAKKIYLA YERİNE GETİRDİ ŞİMDİ İSE YARGILANIYOR AMA AĞABEYİM DEDİĞİYLE ÖVÜNDÜ ÖNCESİNDE, SONRASINDA GÖSTERMELİK  DÖVÜNÜYORDU, ZAMANINDA TEŞİFATÇIYDI ŞİMDİ FABRİKATÖR OLDU, ZAMANINDA TÖBDER BAŞKANIYDI AMA ŞİMDİ ÖĞRETMEN VE KARŞIT GÖRÜŞLÜ LİDER TARAFINDAKİNİN ÇOCUĞUNA DERS VERDİ VE GÖRÜŞLERİ DEĞİŞTİ, HAKLÇILIĞI HİÇ SEVMEZ AMA SÖZDE SOLCUYDU...


BİRAZ UZUN OLDU FARKINDAYIM AMA BUNLAR SADECE BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ. KİMİSİ EMLAK KIRALI OLDU, KİMİSİ BELEDİYE BAŞKANIYDI BAKAN OLDU, KİMİSİ MÜHENDİSTİ BELEDİYE BAŞKANI OLDU, KİMİSİ AKRABANIZDI TUVALETTE BAKIMSIZLIKTAN ÖLDÜ, KİMİSİ GERÇEKLERİ BİLMİYORDU ŞEHİT OLDU, KİMİSİ MÜFETTİŞTİ DAİREDE BİR KAHVE İÇİP KALPTEN ÖLDÜ...


SONUÇTA HEPSİNİN ADINA KURUSUYLA YAŞIYLA ADINA ERGENEKON DENDİ AMA NE BAŞI BELLİ NE DE SONU BELLİ, BİLDİĞİM TEK ŞEY VARSA BU DÜZEN BOZULMALI. 


SAYMAKLA BİTMEZ BU DEVLET ADAM OLMAZ.
HAA, BU DEVLET NE ZAMAN ADAM OLUR MAZLUMLA YETİMİN AHINI VE KANI YERDE KALMIŞ VEYA KALMAMIŞ, ADALET TAM TECELLİ ETMEMİŞ FAKAT EN KISA ZAMNADA BU AFLARDAN VE DOKUNULMAYAN İNSAN KALIRSA VE HESABINI BİZZAT AİLESİNE BAŞVURULUP SORULURSA VE GEREĞİ  YERİNE GETİRİLİRSE YARADANIN HUZURUNA ÇIKMADAN BU GÖZLER ONU GÖRÜRSE BUNLARIDA TÜM TELEVİZYONLAR VERİRSE  İŞTE O ZAMAN HAKTAN, HUKUKTAN, DİNDEN , İMANDAN, YARADAN KORKUSUNDAN BAHSEDENLER VEYA ETMEYENLER KİM OLURS A OLSUN GÜCÜ ELİNDE BULUNDURAN DEVLET ADAMLIĞINI HAKKIYLA YAPANLAR BUNU YERİNE GETİRİRSE , KAYIRMA , İTİRAFÇILIKTAN YARARLANMAKSIZIN, FAYDALANDIRILMAZ VE DARAĞACINA İPEKTEN BİR URGANLA ÇEKİLİRSE İŞTE DEVLET O ZAMAN AYAKTA KALIR YOKSA NE BEN NE BAŞKASI BÜTÜN BU YAPILANLARI AFFEDER SANMAYIN.


AFFETMEK ULU VE YÜCE YARADANA AİTTİR. HERKES BUNU BÖYLE BİLSİN.


İŞTE SİZE İSBATI, ALTTAKİ YAZIYI OKUYUN SÖZE GEREK KALMAZ. ARTIK HERKES ETEĞİNDEKİ TAŞI DÖKECEK, YAPILANIN YAAPTIKLARI YANIN KAR KALMAYACAK.



BUNU BEN DEMİYORUM, BIRAKI N BENİM GİBİ SADE VATANDAŞI BAKIN KİMLER SÖYLÜYOR!!!


TARİH:13 EYLÜL 2005
YENİ ASYA GAZETESİ


MGK Psikolojik Harekât Dairesinin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’den İfşaat ve General Bedrettin Demirel'in itirafı !!!






En önemli gerekçesi terör olan 12 Eylül darbesinin perde arkasına ışık tutan bir ifşaat da MGK Psikolojik Harekât Dairesinin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’den geldi. Kumkale, “Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” dedi.


General Bedrettin Demirel'in itirafı


Türkiye’de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale’nin “Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında yer verdiği ve Zaman gazetesinin haberleştirdiği bu iddia, 12 Eylül’ün önde gelen isimlerinden, şimdi hayatta olmayan emekli General Bedrettin Demirel’in “İhtilâl olgunlaşsın diye bir yıl bekledik” şeklindeki itirafıyla örtüşüyor ve birbirini teyid eden iki beyan, Türkiye’nin 12 Eylül darbesine nasıl sürüklendiğini gözler önüne seriyor.


13.09.2006
12 EYLÜL BUGÜN DAHİ BİTMEDİ, HALA DEVAM EDİYOR AMMA SİVİL AMMA ASKER O SİZİN GÖRÜŞ AÇINIZA BAĞLI...


NOT:ALINTIDIR


Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™


12 EYLÜL DARBESİ BİTMEDİ, 31 SENE GEÇTİ AMA HALEN DEVAM ETMEKTE...





                                                               


Olayları militan gibi yönettiler

1. BÖLÜM
12 Eylül ihtilalinin bilinmeyen iki sırrı

İhtilalin ardından idamla yargılanan üç ülkücüyü ipten kurtaran genç avukat bugün meclis başkanı. Bu gençlerden biri Selçuk Özdağ. Bugün BBP'nin genel başkan yardımcısı.

Psikolojik Harekat'ın mimarlarından çarpıcı açıklamalar: Darbeden önceki bazı çatışmaları genç subaylar yönetti.

Türkiye, 26 yıl önce bugün tank sesleriyle uyandı. Anarşinin sona ermemesi üzerine asker yönetime el koydu. İhtilalin mimarı Kenan Evren'e göre darbe, medya ve sivillerin talebiyle gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ise "10 Eylül'de akan kan 11 Eylül'de nasıl birden bire durdu?" sorusunu yöneltti.
12 Eylül döneminde birçok gencin hayatı ya çatışmalarda ya da darbe sonrasında hapishanede soldu. Kurulan Sıkı Yönetim Mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları verdi. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlüydü. 23'ü ise adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi.
Selçuk Özdağ, Murat Sancak ve Salih Cerit, 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı. Cezaevinde aynı koğuşu paylaştıkları iki ülkücü arkadaşları idam edildi. Onlar da idamla yargılanıyordu. Avukat bulamamışlardı. Ancak hiç tanımadıkları bir kişi, cezaevine gelerek kendilerini savunmak istediğini söyledi. Üstelik para da istemiyordu. 7 yıl mücadele veren genç avukat, davanın seyrini değiştirdi ve müvekkillerini idam sehpasından kurtardı. Bu avukatın bir gün Meclis başkanı olacağı kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.

Darbe dönemiyle ilgili bir açıklama da Psikolojik Harekât Dairesi'nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale'den geldi. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Kumkale, darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savundu.

12 Eylül darbesinden sonra kurulan sıkıyönetim mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları veriyordu. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlüydü. 23'ü de adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi. Bu gençlerden biri Selçuk Özdağ. Bugün BBP'nin genel başkan yardımcılığını yapıyor. Özdağ, darbeden sonra kimsenin kendilerine sahip çıkmadığını anlatıyor. Tutuklandıktan sonra avukat bulamamışlar. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: "İnsanlar korkutulmuş ve sindirilmişti. Kimse bizi savunmaya cesaret edemezken Bülent Arınç, bir gün cezaevinde ziyaretimize geldi. Davamızı almak istediğini söyledi. 7 yıl bizi savundu. Para da almadı. Ailemle de ilgilendi." Arınç'ın duruşmalarda kararlı ve kendinden emin bir tablo çizdiğini belirterek şunları söylüyor: "Zaman zaman tehditler aldı. Baskıya maruz kaldı. Askerî mahkemelerde savunma yapmak zordu." Özdağ, Manisa, İzmir, İstanbul ve Ankara'daki çeşitli cezaevlerinde Bülent Ecevit, Muharrem Şemsek, Efendi Barutçu, Abuzer Uğurlu, Mehmet Or, Nuri Kuru gibi isimlerle birlikte kaldı.

Darbeden önce Manisa Ülkü Ocağı'nın başkanlığını yapan Salih Cerit'in ilginç bir hayat hikayesi var. Cerit, tutuklanmadan kısa bir süre önce nişanlanmış. Nişanlısı, onu 13 yıl boyunca beklemiş. 1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra evlendiğini belirten Cerit, Arınç'a vefa borcunun bulunduğunu söylüyor. Arınç'ın maddi bir talep beklemeden 6 yıl kendisini savunduğunu hatırlatan Cerit, o günleri şöyle anlatıyor: "Asılmayı bekliyorduk. Dışarıdaki hayat bizim için hayal ötesiydi. Anayasal düzeni değiştirmek, çete kurmak, zorla para toplamak gibi suçlamalarla yargılanıyorduk. İdamımız isteniyordu. İki arkadaşımız için idam kararı alınmıştı." Arınç'ın davada detayları çok iyi incelediğini ifade eden Cerit, "Maddi bir talep beklemeden yardımcı oldu. Çünkü bizim mağdur olduğumuza inanıyordu. Aynı yakınlığı dava arkadaşlarımdan göremedik." diyor.
Darbe döneminde Manisa Ülkü Ocağı'nın yöneticisi olan Murat Sancak şimdi Ankara'da ticaretle uğraşıyor. Sancak, idamla yargılandığı dönem için, "Gerçekten asılmayı bekliyorduk. Çünkü bizim yargılandığımız İzmir sıkıyönetim mahkemesi, ülkücülerden Selçuk Duracık ve Halil Esendağ için idam kararı almıştı. Solcular için de idam kararı alınmıştı. Biz de idam sehpasını düşündük. Çünkü hakkaniyetli bir yargılama yoktu." şeklinde konuşuyor. Arınç'ın 4 yıl kendisini savunduğunu belirten Sancak, daha sonra tahliye olduğunu vurguluyor. Arınç için, "Bizim davalarımızı almak ve duruşmalara girmek bir cesaret işiydi. Baskı altında iken Bülent Bey davamızı aldı. Çok yardımcı oldu." ifadelerini kullanıyor.
Hapisteki nişanlısını 13 yıl bekledi
Salih Cerit, ihtilalden önce Manisa Ülkü Ocağı başkanıydı. Hapse girmeden kısa bir süre önce nişanlanmıştı. Zehra Hanım idamla yargılanan nişanlısını tam 13 yıl boyunca umutla bekledi. 1991 yılında evlendiler. Şimdi 14 yaşında Sıla Betül isimli bir kızları var.
12 EYLÜL DARBESİ BİTMEDİ, HALEN DEVAM EDİYOR...
Darbenin üzerinden 26 yıl geçti
Terör olaylarının 1970'li yılların sonlarında artması Türkiye'yi kan gölüne çevirdi. Bunu gerekçe gösteren Silahlı Kuvvetler, emir-komuta zinciri içinde 12 Eylül 1980 günü yönetime el koydu. Ülkenin her yerinde yıllar boyunca ölüm saçan silahlar bir günde sustu. Binlerce kişi gözaltına alındı, 50 kişi idam edildi.
12 Eylül'deki terörü genç subaylar yönetmiş
Psikolojik Harekat Dairesi'nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, 12 Eylül dönemine ilişkin çarpıcı bir açıklama yaptı.
Darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savunan Kumkale, "Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında, çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir." dedi. Türkiye'de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale, bu iddialarını "Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri" adlı kitabında yayınladı. Kumkale, bugün de Türkiye'nin 'çok amaçlı, çok taraflı, çok yönlü' bir psikolojik savaşla karşı karşıya olduğunu dile getiriyor. Yürütülen mücadelenin amacını şöyle açıklıyor: "Türk toplumunu birbirine düşürerek çatıştırmak ve bu şekilde zayıflatıp devleti güçsüzleştirmek."
12 Eylül öncesinde, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ekonomi alanındaki görüşlerinin sol kesim tarafından sahiplenilmesi Genelkurmay'ı rahatsız etmiş. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa'nın emriyle, Atatürk 'ün 'komünist' olmadığını ispatlamak için askeri birliklere konferanslar verilmiş. Konferans metnini hazırlayan isim ise, darbeden üç yıl sonra kurulacak olan Psikolojik Harekat Dairesi'nin mimarlarından Emekli Kurmay Albay Kumkale. Emekli asker, Pegasus Yayınları'ndan çıkan kitabında Prof. Dr. Mustafa Aysan'ın hazırladığı 'Atatürk'ün Ekonomik Politikası' adlı kitabından çok yararlandığını ifade ediyor.
Kumkale, Psikolojik Harekat Dairesi olarak bilinen Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın (TİB) kurucularından. TİB, Anayasa'nın 118. maddesine göre 9 Kasım 1983'te, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde kurulmuştu. AB'ye uyum sürecinde 2003'te kaldırıldı. Kullandığı 3 milyon dolarlık bütçe de Başbakanlık'a aktarıldı.

2. BÖLÜM
En önemli gerekçesi terör olan 12 Eylül darbesinin perde arkasına ışık tutan bir ifşaat da MGK Psikolojik Harekât Dairesinin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’den geldi. Kumkale, “Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” dedi.

General Bedrettin Demirel'in itirafı

Türkiye’de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale’nin “Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında yer verdiği ve Zaman gazetesinin haberleştirdiği bu iddia, 12 Eylül’ün önde gelen isimlerinden, şimdi hayatta olmayan emekli General Bedrettin Demirel’in “İhtilâl olgunlaşsın diye bir yıl bekledik” şeklindeki itirafıyla örtüşüyor ve birbirini teyid eden iki beyan, Türkiye’nin 12 Eylül darbesine nasıl sürüklendiğini gözler önüne seriyor.

13.09.2006

3. BÖLÜM

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Psikolojik Harp Dairesi’nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’nin “12 Eylül öncesi terörü bazı genç subayların yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” şeklindeki açıklamaları karşısında Cumhuriyet Başsavcısı’nı göreve çağırdı. Başoğlu, “Eğer bu doğru ise dönemin Genelkurmay Başkanı ve ihtilalin lideri Sayın Kenan Evren yargılanmalı ve hesap vermelidir” dedi.
“ÖNCE KÖRÜKLEME, SONRA KAHRAMANLIK”
Başoğlu yaptığı açıklamada, emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, yazdığı “Beynimizi Kimler Ve Nasıl Yönetiyorlar, Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında 12 Eylül 1980 öncesinde yaşanan terör olaylarını özel yetiştirilen bazı genç subayların yönettiklerini, körüklediklerini ve Türkiye’de ihtilal yapılmasının zeminini hazırladıklarını açıkladığını söyledi. Başoğlu, şunları kaydetti:
“Bu Anayasaya ve Cumhuriyete yöneltilmiş büyük bir suçtur. 12 Eylül 1980 ihtilalinin lideri olan Sayın Kenan Evren’in bu suçtan dolayı mutlaka yargılanması ve hesap vermesi gerekmektedir. Sayın Evren’e hâlâ bazı çevreler büyük ilgi gösteriyorlarsa bu, Evren’in Türkiye’yi anarşiden kurtardığı propagandasına dayanmaktadır. Emekli Kurmay Albay Kumkale’nin yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki 12 Eylül öncesinde önce anarşi körüklenmiş, daha sonra ‘anarşiyi durdurduk’ diye kahramanlık yapılmıştır.”
“BÜYÜK BİR GÖREV İHMALİ VAR”
Kendisinin 12 Eylül öncesinde milletvekili olduğunu, o dönemde TBMM 2 aylık dönemlerle anarşinin önlenmesi için dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve güvenlik güçlerine görev verdiğini hatırlatan Mustafa Başoğlu, “Bu iddialardan anlaşıldığı üzere burada büyük bir görev ihmali vardır. Binlerce insan bu ihtilalin kurbanı olmuştur. İşçi haklarına geniş sınırlamalar getirilmiştir. Türkiye’nin ekonomik düzeni bozulmuş ve bundan birçok insanımız mağdur olmuştur. Böylesine önemli bir suçun işlendiği dönemde lider durumda olan Sayın Kenan Evren eğer yargılanmaz ve kendisinden hesap sorulmazsa büyük bir Anayasa suçu işlenmiş olur. Bu nedenle Cumhuriyet Başsavcısını göreve çağırıyorum.” diye konuştu.
                                                                                                                  14.09.2006



BY_TOLES
Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

28 Nisan 2011 Perşembe

TÜRKLÜĞÜN HAKİMİYET SEMBOLÜ : ÇİFT BAŞLI KARTAL




TÜRKLÜĞÜN HAKİMİYET SEMBOLÜ :


ÇİFT BAŞLI KARTAL

Şamanizme göre; yer ile göğün arasındaki çelik kapıyı tutan kartal.
 
Diğer isimleriye söyleyecek olursak öncelikle, Alaiye "Alanya Kartalı", "Anadolu Kartalı" Selçuklu Kartalı,... diye uzayıp gider.

Orta Asya Türk inancına göre, insanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında refakat eden koruyucu varlıklar kuş şeklindedir. Yükseklik, ululuk timsali kartalın, kutsal sayılması Altay kaya resimlerinden bellidir. Türkler kılıç kabzalarında bozkurt, at ve çift başlı kartal kabartma figürlerini kullanmışlardır.
Orta Asya inanışlarında ve şamanist eski Türkler de “Kartaldan türeme” inancı oldukça yaygın görülmektedir. Bu inanış efsanelerde de kendini gösterir ; Yakut Türklerinde rastladığımız bu efsane şamanın kartaldan türediğine dairdir. Yakutların, uzun direklerin tepesine çift başlı kartal yontusu koydukları biliniyor.

Ayrıca Attila’nın ordusunun sancağı üzerinde Bozkurt ile beraber kartalında var olduğu biliniyor.

Bu figür Anadolu yerleşimlerinde de kullanılmış olup bunun en güzel örneklerini Hititler’in Alacahöyük ve Yazılıkaya’daki çift başlı kartal kabartmalarında görmekteyiz.
Selçuklu Devleti de çift başlı kartal sembolünü kullanmıştır. Ayrıca Oğuz boylarının ongunlarının yırtıcı kuşlar olması da dikkat çekicidir. Türk halılarında en çok kullanılan canlı figürü kartaldır.Selçuklular zamanında yapılan Döner Kümbet(Kayseri), Hüdavent Hatun Türbesi(Niğde), Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Yedi Kardeş Burcu(Diyarbakır) gibi mimari eserlerde çift başlı kartal figürü kullanılmıştır.

Çift başlı kartal güç ve kudretin sembolüdür. Doğunun ve batının hakimiyetini sembolize eder.

Çift Başlı Kartal sembolünü, Türkler Orta Asya kültüründen göçler ve fetihler sayesinde tüm Dünya’ya taşımıştır.

Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

EY ŞEHİT KARDEŞİM...





Ey şehit kardeşim


Semâya hasret güvercinim

Feda etmeden destur

Bizi acılar içinde koyup ayrılmak ne ya

Ne mutlu ki sana TANRI ile buluştun

Sitem olmasın boynu bükük koymak ne ya

Ataların yüce makamında hazırdır yerin

Cümlemizin kalbinde yaran çok derin

Yakışır sana o mertebe

Sen şehit oğlusun

Göğsün dik

Çünkü imanla dolusun

Mübarek kahramanım

Şehitler alemine kavuştun

Kıskanır seni melekler

Onlarla yarıştın

Vatan için TANRI aşkına, kanınla savaştın

EY ATSIZIM
EY MEHMEDİM

Layık olduğun yere ulaştın.

NOT: Alıntıdır
Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

VATAN VE SANCAK ADINA...



Ey uğruna yüzyıllarca savaştığımız sancak


Türk'ün yüce dileği seni yaşatmaktır ancak

Kanımızla boyandın, biz sendeniz, sen bizden

Armağansın bu ırka Atilla'dan Cengiz'den

Senden gayrı kimseye gönül verir mi zafer

Tarihler tanır seni hep cenklerde muzaffer

Sayısız ülkelerin üzerinde yükseldin

Önünde durulmayan taşıp giden bir seldin

Bazı bir düşman değil, cihanlada savştın

Bozkırlar ortasından okyanuslara taştın

Kosava'da kahraman İnönü'de kahraman

Var mıdır dünyada sana demeyen aman

Kaç hükümdar önünde teslim etti tacını

Kaç yaralı milletin verdin sen ilacını

Ödevimiz yaşatmak, seni şerefle şanla

Sancak yaşar uğruna dökülen temiz kanla

Sana kim yan bakarsa ona karşı geliriz

Sancak demek ne demek, onu biz biliriz

Yaşamayacaksın tarihle sen beraber

Taa ezelden, ebede götüreceksin haber

Her TÜRK sana borçludur, canını seve seve

Şehit haberi, bizde müjde gibidir eve

Senin için ölenler ermiştir muradına

Ahh ne tatlıdır ölmek

VATAN VATAN SANCAK SANCAK Adına.

Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

12 EYLÜL HALEN DEVAM EDİYOR. 31 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN.








12 Eylül Darbesindeki Genç Subaylar ve Komuta Kademesindeki Subaylar Olayları militan gibi yönettiler. Bunun Hesabı Sorulmalı.




Psikolojik Harekat Dairesi`nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, 12 Eylül dönemine ilişkin çarpıcı bir açıklama yaptı. Darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savunan Kumkale, `Anarşi ve terör olaylarının planlayıcıları ve uygulayıcıları ve komuta kademesindekilerle birlikte sivil, bürokrat, işadamı, mit ve halktan kişilerle yapılan planları uyguladılar.
 
En önemli gerekçesi terör olan 12 Eylül darbesinin perde arkasına ışık tutan bir ifşaat da MGK Psikolojik Harekât Dairesinin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’den geldi. Kumkale, “Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” dedi.

General Bedrettin Demirel'in itirafı

Türkiye’de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale’nin “Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında yer verdiği ve Zaman gazetesinin haberleştirdiği bu iddia, 12 Eylül’ün önde gelen isimlerinden, şimdi hayatta olmayan emekli General Bedrettin Demirel’in “İhtilâl olgunlaşsın diye bir yıl bekledik” şeklindeki itirafıyla örtüşüyor ve birbirini teyid eden iki beyan, Türkiye’nin 12 Eylül darbesine nasıl sürüklendiğini gözler önüne seriyor.

13.09.2006


Genç subayların hesabı sorulsun



Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Psikolojik Harp Dairesi’nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’nin “12 Eylül öncesi terörü bazı genç subayların yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” şeklindeki açıklamaları karşısında Cumhuriyet Başsavcısı’nı göreve çağırdı. Başoğlu, “Eğer bu doğru ise dönemin Genelkurmay Başkanı ve ihtilalin lideri Sayın Kenan Evren yargılanmalı ve hesap vermelidir” dedi.
“ÖNCE KÖRÜKLEME, SONRA KAHRAMANLIK”
Başoğlu yaptığı açıklamada, emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, yazdığı “Beynimizi Kimler Ve Nasıl Yönetiyorlar, Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında 12 Eylül 1980 öncesinde yaşanan terör olaylarını özel yetiştirilen bazı genç subayların yönettiklerini, körüklediklerini ve Türkiye’de ihtilal yapılmasının zeminini hazırladıklarını açıkladığını söyledi. Başoğlu, şunları kaydetti:

“Bu Anayasaya ve Cumhuriyete yöneltilmiş büyük bir suçtur. 12 Eylül 1980 ihtilalinin lideri olan Sayın Kenan Evren’in bu suçtan dolayı mutlaka yargılanması ve hesap vermesi gerekmektedir. Sayın Evren’e hâlâ bazı çevreler büyük ilgi gösteriyorlarsa bu, Evren’in Türkiye’yi anarşiden kurtardığı propagandasına dayanmaktadır. Emekli Kurmay Albay Kumkale’nin yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki 12 Eylül öncesinde önce anarşi körüklenmiş, daha sonra ‘anarşiyi durdurduk’ diye kahramanlık yapılmıştır.”


“BÜYÜK BİR GÖREV İHMALİ VAR”

Kendisinin 12 Eylül öncesinde milletvekili olduğunu, o dönemde TBMM 2 aylık dönemlerle anarşinin önlenmesi için dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve güvenlik güçlerine görev verdiğini hatırlatan Mustafa Başoğlu, “Bu iddialardan anlaşıldığı üzere burada büyük bir görev ihmali vardır. Binlerce insan bu ihtilalin kurbanı olmuştur. İşçi haklarına geniş sınırlamalar getirilmiştir. Türkiye’nin ekonomik düzeni bozulmuş ve bundan birçok insanımız mağdur olmuştur. Böylesine önemli bir suçun işlendiği dönemde lider durumda olan Sayın Kenan Evren eğer yargılanmaz ve kendisinden hesap sorulmazsa büyük bir Anayasa suçu işlenmiş olur. Bu nedenle Cumhuriyet Başsavcısını göreve çağırıyorum.” diye konuştu.
14.09.2006


DİPNOT:
DIŞ MİHRAKLARA,PARA İÇİN VATANINI SATANLARA VE AYMAZLARA HİTABEN YAZILMIŞ VE ALINTI YAPILMIŞTR. GERÇEKLERİ 1. AĞIZDAN DUYMANIZI İSTEDİM AYNI ZAMANDA DA BUNLARI BİR YAŞAM SAYFALARININ EN ACISI OLARAK YAŞADIĞIM İÇİN İZLERLE PAYLAŞIYORUM.
DİLEĞİM YÜCE TÜRKİYEC CUMHURİYETİ DEVLETİNİN BU OLAYLARA KATILAN VE EMİR VERENLERİN HEPSİNİ BİR ÇIRPIDA BİLE OLMASA DA TEKER TEKER TEMİZLEMESİ. İSTER SİVİL,İSTER ASKER, İSTER POLİS, İSTER BÜROKRAT, İSTERSE MİTÇİ OLSUN HERBİRİNİ DEŞFRE ETMESİ DİLEĞİYLE.

DEŞİFRE OLANLAR ZATEN MEFTA OLUYOR. KENDİ ARKADAŞLARI VE BU BİLİNMEYEN ÖRGÜT TARAFINDAN. BU DA BENDEN SİZE KÜPE OLSUN.

BİLELİM, BİLDİRELİM, BİLGİLENDİRELİM SÖYLEMİM YADA SLOGANIMLA
SAYGILAR SUNARIM.
NOT:ALINTIDIR

Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™