Bu Blogda Ara

29 Nisan 2011 Cuma

12 EYLÜL DARBESİ BİTMEDİ, 31 SENE GEÇTİ AMA HALEN DEVAM ETMEKTE...





                                                               


Olayları militan gibi yönettiler

1. BÖLÜM
12 Eylül ihtilalinin bilinmeyen iki sırrı

İhtilalin ardından idamla yargılanan üç ülkücüyü ipten kurtaran genç avukat bugün meclis başkanı. Bu gençlerden biri Selçuk Özdağ. Bugün BBP'nin genel başkan yardımcısı.

Psikolojik Harekat'ın mimarlarından çarpıcı açıklamalar: Darbeden önceki bazı çatışmaları genç subaylar yönetti.

Türkiye, 26 yıl önce bugün tank sesleriyle uyandı. Anarşinin sona ermemesi üzerine asker yönetime el koydu. İhtilalin mimarı Kenan Evren'e göre darbe, medya ve sivillerin talebiyle gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ise "10 Eylül'de akan kan 11 Eylül'de nasıl birden bire durdu?" sorusunu yöneltti.
12 Eylül döneminde birçok gencin hayatı ya çatışmalarda ya da darbe sonrasında hapishanede soldu. Kurulan Sıkı Yönetim Mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları verdi. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlüydü. 23'ü ise adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi.
Selçuk Özdağ, Murat Sancak ve Salih Cerit, 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı. Cezaevinde aynı koğuşu paylaştıkları iki ülkücü arkadaşları idam edildi. Onlar da idamla yargılanıyordu. Avukat bulamamışlardı. Ancak hiç tanımadıkları bir kişi, cezaevine gelerek kendilerini savunmak istediğini söyledi. Üstelik para da istemiyordu. 7 yıl mücadele veren genç avukat, davanın seyrini değiştirdi ve müvekkillerini idam sehpasından kurtardı. Bu avukatın bir gün Meclis başkanı olacağı kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.

Darbe dönemiyle ilgili bir açıklama da Psikolojik Harekât Dairesi'nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale'den geldi. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Kumkale, darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savundu.

12 Eylül darbesinden sonra kurulan sıkıyönetim mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları veriyordu. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlüydü. 23'ü de adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi. Bu gençlerden biri Selçuk Özdağ. Bugün BBP'nin genel başkan yardımcılığını yapıyor. Özdağ, darbeden sonra kimsenin kendilerine sahip çıkmadığını anlatıyor. Tutuklandıktan sonra avukat bulamamışlar. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: "İnsanlar korkutulmuş ve sindirilmişti. Kimse bizi savunmaya cesaret edemezken Bülent Arınç, bir gün cezaevinde ziyaretimize geldi. Davamızı almak istediğini söyledi. 7 yıl bizi savundu. Para da almadı. Ailemle de ilgilendi." Arınç'ın duruşmalarda kararlı ve kendinden emin bir tablo çizdiğini belirterek şunları söylüyor: "Zaman zaman tehditler aldı. Baskıya maruz kaldı. Askerî mahkemelerde savunma yapmak zordu." Özdağ, Manisa, İzmir, İstanbul ve Ankara'daki çeşitli cezaevlerinde Bülent Ecevit, Muharrem Şemsek, Efendi Barutçu, Abuzer Uğurlu, Mehmet Or, Nuri Kuru gibi isimlerle birlikte kaldı.

Darbeden önce Manisa Ülkü Ocağı'nın başkanlığını yapan Salih Cerit'in ilginç bir hayat hikayesi var. Cerit, tutuklanmadan kısa bir süre önce nişanlanmış. Nişanlısı, onu 13 yıl boyunca beklemiş. 1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra evlendiğini belirten Cerit, Arınç'a vefa borcunun bulunduğunu söylüyor. Arınç'ın maddi bir talep beklemeden 6 yıl kendisini savunduğunu hatırlatan Cerit, o günleri şöyle anlatıyor: "Asılmayı bekliyorduk. Dışarıdaki hayat bizim için hayal ötesiydi. Anayasal düzeni değiştirmek, çete kurmak, zorla para toplamak gibi suçlamalarla yargılanıyorduk. İdamımız isteniyordu. İki arkadaşımız için idam kararı alınmıştı." Arınç'ın davada detayları çok iyi incelediğini ifade eden Cerit, "Maddi bir talep beklemeden yardımcı oldu. Çünkü bizim mağdur olduğumuza inanıyordu. Aynı yakınlığı dava arkadaşlarımdan göremedik." diyor.
Darbe döneminde Manisa Ülkü Ocağı'nın yöneticisi olan Murat Sancak şimdi Ankara'da ticaretle uğraşıyor. Sancak, idamla yargılandığı dönem için, "Gerçekten asılmayı bekliyorduk. Çünkü bizim yargılandığımız İzmir sıkıyönetim mahkemesi, ülkücülerden Selçuk Duracık ve Halil Esendağ için idam kararı almıştı. Solcular için de idam kararı alınmıştı. Biz de idam sehpasını düşündük. Çünkü hakkaniyetli bir yargılama yoktu." şeklinde konuşuyor. Arınç'ın 4 yıl kendisini savunduğunu belirten Sancak, daha sonra tahliye olduğunu vurguluyor. Arınç için, "Bizim davalarımızı almak ve duruşmalara girmek bir cesaret işiydi. Baskı altında iken Bülent Bey davamızı aldı. Çok yardımcı oldu." ifadelerini kullanıyor.
Hapisteki nişanlısını 13 yıl bekledi
Salih Cerit, ihtilalden önce Manisa Ülkü Ocağı başkanıydı. Hapse girmeden kısa bir süre önce nişanlanmıştı. Zehra Hanım idamla yargılanan nişanlısını tam 13 yıl boyunca umutla bekledi. 1991 yılında evlendiler. Şimdi 14 yaşında Sıla Betül isimli bir kızları var.
12 EYLÜL DARBESİ BİTMEDİ, HALEN DEVAM EDİYOR...
Darbenin üzerinden 26 yıl geçti
Terör olaylarının 1970'li yılların sonlarında artması Türkiye'yi kan gölüne çevirdi. Bunu gerekçe gösteren Silahlı Kuvvetler, emir-komuta zinciri içinde 12 Eylül 1980 günü yönetime el koydu. Ülkenin her yerinde yıllar boyunca ölüm saçan silahlar bir günde sustu. Binlerce kişi gözaltına alındı, 50 kişi idam edildi.
12 Eylül'deki terörü genç subaylar yönetmiş
Psikolojik Harekat Dairesi'nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, 12 Eylül dönemine ilişkin çarpıcı bir açıklama yaptı.
Darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savunan Kumkale, "Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında, çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir." dedi. Türkiye'de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale, bu iddialarını "Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri" adlı kitabında yayınladı. Kumkale, bugün de Türkiye'nin 'çok amaçlı, çok taraflı, çok yönlü' bir psikolojik savaşla karşı karşıya olduğunu dile getiriyor. Yürütülen mücadelenin amacını şöyle açıklıyor: "Türk toplumunu birbirine düşürerek çatıştırmak ve bu şekilde zayıflatıp devleti güçsüzleştirmek."
12 Eylül öncesinde, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ekonomi alanındaki görüşlerinin sol kesim tarafından sahiplenilmesi Genelkurmay'ı rahatsız etmiş. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa'nın emriyle, Atatürk 'ün 'komünist' olmadığını ispatlamak için askeri birliklere konferanslar verilmiş. Konferans metnini hazırlayan isim ise, darbeden üç yıl sonra kurulacak olan Psikolojik Harekat Dairesi'nin mimarlarından Emekli Kurmay Albay Kumkale. Emekli asker, Pegasus Yayınları'ndan çıkan kitabında Prof. Dr. Mustafa Aysan'ın hazırladığı 'Atatürk'ün Ekonomik Politikası' adlı kitabından çok yararlandığını ifade ediyor.
Kumkale, Psikolojik Harekat Dairesi olarak bilinen Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın (TİB) kurucularından. TİB, Anayasa'nın 118. maddesine göre 9 Kasım 1983'te, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde kurulmuştu. AB'ye uyum sürecinde 2003'te kaldırıldı. Kullandığı 3 milyon dolarlık bütçe de Başbakanlık'a aktarıldı.

2. BÖLÜM
En önemli gerekçesi terör olan 12 Eylül darbesinin perde arkasına ışık tutan bir ifşaat da MGK Psikolojik Harekât Dairesinin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’den geldi. Kumkale, “Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” dedi.

General Bedrettin Demirel'in itirafı

Türkiye’de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale’nin “Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında yer verdiği ve Zaman gazetesinin haberleştirdiği bu iddia, 12 Eylül’ün önde gelen isimlerinden, şimdi hayatta olmayan emekli General Bedrettin Demirel’in “İhtilâl olgunlaşsın diye bir yıl bekledik” şeklindeki itirafıyla örtüşüyor ve birbirini teyid eden iki beyan, Türkiye’nin 12 Eylül darbesine nasıl sürüklendiğini gözler önüne seriyor.

13.09.2006

3. BÖLÜM

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Psikolojik Harp Dairesi’nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’nin “12 Eylül öncesi terörü bazı genç subayların yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir” şeklindeki açıklamaları karşısında Cumhuriyet Başsavcısı’nı göreve çağırdı. Başoğlu, “Eğer bu doğru ise dönemin Genelkurmay Başkanı ve ihtilalin lideri Sayın Kenan Evren yargılanmalı ve hesap vermelidir” dedi.
“ÖNCE KÖRÜKLEME, SONRA KAHRAMANLIK”
Başoğlu yaptığı açıklamada, emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, yazdığı “Beynimizi Kimler Ve Nasıl Yönetiyorlar, Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri” adlı kitabında 12 Eylül 1980 öncesinde yaşanan terör olaylarını özel yetiştirilen bazı genç subayların yönettiklerini, körüklediklerini ve Türkiye’de ihtilal yapılmasının zeminini hazırladıklarını açıkladığını söyledi. Başoğlu, şunları kaydetti:
“Bu Anayasaya ve Cumhuriyete yöneltilmiş büyük bir suçtur. 12 Eylül 1980 ihtilalinin lideri olan Sayın Kenan Evren’in bu suçtan dolayı mutlaka yargılanması ve hesap vermesi gerekmektedir. Sayın Evren’e hâlâ bazı çevreler büyük ilgi gösteriyorlarsa bu, Evren’in Türkiye’yi anarşiden kurtardığı propagandasına dayanmaktadır. Emekli Kurmay Albay Kumkale’nin yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki 12 Eylül öncesinde önce anarşi körüklenmiş, daha sonra ‘anarşiyi durdurduk’ diye kahramanlık yapılmıştır.”
“BÜYÜK BİR GÖREV İHMALİ VAR”
Kendisinin 12 Eylül öncesinde milletvekili olduğunu, o dönemde TBMM 2 aylık dönemlerle anarşinin önlenmesi için dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve güvenlik güçlerine görev verdiğini hatırlatan Mustafa Başoğlu, “Bu iddialardan anlaşıldığı üzere burada büyük bir görev ihmali vardır. Binlerce insan bu ihtilalin kurbanı olmuştur. İşçi haklarına geniş sınırlamalar getirilmiştir. Türkiye’nin ekonomik düzeni bozulmuş ve bundan birçok insanımız mağdur olmuştur. Böylesine önemli bir suçun işlendiği dönemde lider durumda olan Sayın Kenan Evren eğer yargılanmaz ve kendisinden hesap sorulmazsa büyük bir Anayasa suçu işlenmiş olur. Bu nedenle Cumhuriyet Başsavcısını göreve çağırıyorum.” diye konuştu.
                                                                                                                  14.09.2006



BY_TOLES
Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder