Bu Blogda Ara

2 Kasım 2009 Pazartesi

BİLGE KAĞAN DİYOR Kİ : EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE DÖN !...






BİLGE KAĞAN DİYOR Kİ :

Ben, Tanrı gibi gökte doğmuş Türk Bilge Kağan, bu çağda, tahtıma oturdum. Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim!
Sağdaki şadapıt Beğler, soldaki Tarkanlar, buyruk beğleri! Otuz Tatar, Dokuz Oğuz Beyleri! Millet! Sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin!

Doğuda gündoğusuna, batıda günbatısına, kuzeyde gece ortasına kadar olan yerler içinde yaşayan milletler hep bana bağlıdır. Bunca milleti, bunca ülkeyi düzene soktum. Oralarda artık kötülük yoktur, kargaşalık yoktur. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa, ilde sıkıntı, bunalım olmayacaktır.

Doğuda şantung Ovasına kadar ordu şevkettim, denize ulaşmamıza az kaldı. Güneyde Tokuz Ersin'e kadar ordu sevkettim, Tibet'e erişmemize az kaldı. Batıda ınci ırmağını aşarak Demirkapı'ya kadar gittim. Kuzeyde Yir Bayırku'ların toprağına ordu sevkettim. Bunca yerlere Türk adını, Türk şanını alıştırdım.

Ötüken ormanında yabancılar yok. Ötüken'den daha iyi yer de yok. İl tutulacak yer Ötüken Ormanıdır. Bu yerde oturup Çin milleti ile aramı düzelttim.

Altın, gümüş, pirinç, ipek, bunca şeyleri ölçüsüz veren Çin milletinin sözü tatlı, kumaşı yumuşak, yani armağanı çekicidir. Çinliler bu tatlı dil ve çekici armağanlarla uzaktaki milletleri kandırarak kendilerine çekerler. Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar. Uzaktaki kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o zaman anlar.

Ey Türk Milleti! Tatlı sözlere, yumuşak armağanlara kandınız ve birçoklarınız öldü. Yine yanılırsan ve güneydeki Çogay Ormanına, Tögültün Ovasına gidip yerleşirsen, ey Türk milleti, öleceksin!

Oralara gittiğiniz zaman Çin'den gelen kötü kişiler aranıza sokulur ve sizi şöyle kandırırlar: "Onlar uzaktakilere kötü, yakındakilere iyi armağanlar verirler".

Nice bilgisiz kişiler bu sözlere kanıp oralara gitti ve öldüler.

O yerlere varırsan ey Türk milleti, öleceksin! Ötüken'de kalıp, oralara kervan ve kafile gönderirsen, sıkıntın olmaz. Ötüken Ormanında oturursan, ebedî il tutarak oturacaksın. Tok olacaksın!

Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir bilmezsin, fakat tok olunca da açlık nedir düşünmezsin! Böyle olduğun için, seni yüceltmiş olan kağanının sözünü tutmadın. Onun sözünü almadan yerden yere vardın. O yerlerde tükendin. Geri kalanlarınla, daha da zayıflayarak öle yite yürüyordun...


Tanrı yarlıkladığı için, kendi kut'um (meziyetlerim, talihim) var olduğu için, ben, kağan olarak Taht'a oturdum. Tahtıma oturunca, aç, yoksul, dağınık milleti topladım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.

Sözümde yalan, yanlış var mı? Türk Beğler! Millet! İşitin!

Türk Milletinin derlenip il tuttuğunu, yanıldığı zaman öldüğünü, buraya vurdum. Ne sözüm var ise, bu ebedî taşa vurdum. Onları görerek, okuyarak bilin! Türk Milleti! Beğleri!

Tahtına bağlı, kağanına itaat eden beğler olarak mı yanılacaksınız!

Ben bu bengi (ebedî) taşı yontturdum, diktirdim. Güzel bir bark (türbe) yaptırdım. ıçine dışına güzel nakış vurdurdum. Gönlümdeki sözleri yazdırdım. Çölde, otlakta, çorak yerde olanlar da bu bengi taşı görsün. Yabancılar dahi görüp bilsin, öğrensin!


Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında kişi oğlu yaratılmış. Kişi oğullarını yönetmek için atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan Taht'a oturmuş. Taht'a oturunca, Türk milletinin iline, töresine sahip olmuş, düzene sokmuş. O zamanlar dört taraf hep düşman imiş. Dört tarafa ordu sevkederek bunca milleti kendine bağlamış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş.

Kağan atalarım bilge imiş, alp imiş. Buyrukçuları da (vezirleri de) bilge imiş, alp imiş. Beyleri de, milleti de doğru imiş. Onun için ili korumuşlar, ili koruyup töreyi düzenlemişler. Günü gelince ecelleriyle ölmüşler. Dört taraftan bunca millet yuğcu (yasçı), sığıtçı (ağlayıcı) olarak gelmiş. Yas tutmuşlar, ağlamışlar, öyle ünlü kağanlarmış.

Onlardan sonra küçük kardeşler kağan olmuş. Oğulları kağan olmuş. Fakat daha sonra, küçük kardeş büyük kardeş gibi yaratılmadığı için, oğlu babası gibi yaratılmadığı için, bilgisiz kağanlar Taht'a oturmuş. Kötü kağanlar gelmiş. Bunların buyruk beğleri de bilgisiz imiş. Beğleri doğrusuz olunca,millet de doğrusuz olmuş.

Bu durumdan Çin milleti yararlanmış. Açıkgöz, hileci Çin milleti, kardeşi kardeşe, milleti birbirine düşürmüş. Bu tuzağa düşen Türk milleti, il tuttuğu toprağı elden çıkarmış, başına geçirdiği kağanını yitirmiş. Soylu erkek oğulları Çin milletine köle, genç kızları cariye olmuş. Bazı Türk beğleri Türk adını bırakıp Çince adları almaya başlamışlar. Çin kağanına boyun eğmişler. Tam elli yıl, işlerini güçlerini Çin kağanına vermişler, ona hizmet etmişler...

Başsız kalan Türk milleti ise şöyle yakınıyormuş:

İlli millet idim, ilim hani? Kime il kazanıyorum? Kağanlı millet idim, kağanım hani? Hangi kağana işimi gücümü vereceğim?

Böyle deyip Çin kağanına düşman olmuş. Ama, töre, düzen kuramayınca, yine teslim olmuş. Çin kağanı da, kendisine bunca iş gören, güç veren Türk Milletini, yok edeyim, soyunu kurutayım, diye çalışıyormuş. Türk Milleti yok olmaya gidiyormuş.


İşte o zaman, üstte Türk Tanrısı, Türk'ün kutlu yer ve su melekleri, Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İlteriş Kağan'ı, annem İlbilge hatunu, göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmışlar. Babam Kağan, onyedi erle dışarı çıkmış. Bunu duyan şehirdeki Türkler de "Dışarı çıkıyor" diye haber alınca, dağa çıkmışlar. Dağdakiler de yanına gelmiş, toplanıp yetmiş er olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babam kağanın erleri kurt gibi imiş; onlar için düşman koyun gibi imiş. Babam doğuya, batıya çeri sürüp er toplamış. Çoğalmışlar ve Yediyüz er olmuşlar.

Yediyüz er olup, ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti; cariye olmuş, kul olmuş milleti, töresini ziyan etmiş milleti, atalarımın töresince yeniden düzenlemiş, harekete geçirmiş, yetiştirmiş...

Babam kağan yedi yıl sefer etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı yarlıkladığı için başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Onca ili, töreyi kazandıktan sonra da uçmağa varmış (ölmüş).

Babam kağan uçmağa vardığında, özüm sekiz yaşında kaldım. O töre üzerine amucam kağan Taht'a oturdu. Amucam kağan Taht'a oturunca Türk milletini daha da güçlendirdi. Amucam kağan Taht'a oturdukta özüm tigin olduğum için, işimi gücümü ona verdim. Ona yardım ettim. Tanrı yarlıkladıgı için ondört yaşımda Tarduş milleti üzerine şad (bir unvan) oldum.

Amucam Kapgan Kağan'la birlikte yirmibeş sefer yaptık ve onüç kez savaştık. Yanılıp bize karşı gelen Türk kavimleriyle de savaştık ve onları da düzene soktuk...

Artık, küçük kardeş büyük kardeşi, oğullar babalarını bilir oldu. Kul kullu, cariye cariyeli oldu.

Türk Beğleri, millet, işitin!
Üstte gök basamasa, altta yer delinmese, Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?
Ey Türk milleti! Titre ve kendine dön!

İtaat ettiğin zaman seni yükseltmiş, yüceltmiş olan bilge ve alp kağanına, hür ve bağımsız yurdunda, yanılıp isyan ederek kötü iş yaptın! Silâhlı insanlar nereden geldiler de seni dağıtıp götürdüler? Süngülü insanlar nereden geldiler de seni sürüp götürdüler?

Ey kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz! Doğuya varanınız vardı. Batıya varanınız vardı. Vardığın yerde hayrın o oldu ki kanın su gibi aktı; kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı... Bilmediğin için, yanılıp kötülük ettiğin için, amucam kağan uçmağa vardı (öldü).

Fakat, Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye babam kağanı, anam hatunu yücelten Tanrı, il veren Tanrı, yine Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı.

Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım.

İçerden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz kalmış, yoksul bir millete kağan oldum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile sözleştik. Babamızın kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile, ölesiye, bitesiye çalıştım. Toplanan milleti ateşe, suya düşürmedim.

Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış millet, öle bite, yayan, çıplak, yine geldi. Milleti yüceltmek için oniki savaş yaptım. Sonra, Tanrı yarlıkladığı, talihim var olduğu için, ölecek milleti dirilttim. Aç milleti tok, uz milleti çok kıldım. Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım. Dört yandaki milletler hep bana tabi oldular. Milleti düşmansız kıldım.

Bunca töreyi kazandıktan sonra küçük kardeşim Kül Tigin'in özü de öylece uçmağa vardı...


Babam kağan uçmağa vardıkta küçük kardeşim Kül Tigin yedi yasında idi. Tanrıça Umay kadar iyi ve güzel olan anam hatunun devletine, onun kutluluğuna, küçük kardeşim Kül Tigin adını aldı. Onaltı yaşında iken amucam kağana ilini, töresini şöyle kazandırdı.

Altı Çub ve Soğdak'lara karşı sefer ettik. Onları bozguna uğrattık. Çinli Ong Tutuk ellibin askerle geldi, savaştık. Kül Tigin yayalarla fırlayıp saldırdı. Ong Tutuk'un silahlı elini tuttu, silahlı olarak getirip kağana öylece teslim etti. O orduyu orada yok ettik.

Yirmibir yaşında iken Çin Generali Çaça Sengün'le savaştık. Seksenbin askerle gelmişti. Kül Tigin önce Tadıkın Çor'un boz atına binip saldırdı. O at orada öldü. ikinci olarak Işbara Yamtar'ın boz atına binip saldırdı. O at da orada öldü. Üçüncü olarak Yigen Silig Beğ'in doru atına binip saldırdı. Doru at da orada öldü. Düşman, Kül Tigin'in zırhına, silahına, kaftanına yüzden fazla ok vurdu, ama yüzüne, başına birini bile değdiremedi. Düşman ordusunu orada yok ettik.

Türk Milleti! Kül Tigin'in nasıl hücum ettiğini, nasıl savaştığını hep bilirsiniz.

Kül Tigin yirmialtı yaşında iken Yer Bayırku'lara Kırgız'lara, daha nice milletlere karşı savaştı, büyük zaferler kazandı (Burada tek tek bindiği atları, kimlerle nasıl savaştığını anlatıyor)...

Dokuz Oğuz milleti kendi milletimdendi. Gök, yer bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için, düşman oldu. Bir yılda beş yol savaştık. Kül Tigin, Azman adlı atına binip saldırdı. Tek başına yedi eri mızrakladı.

Beş savaştan sonra Amga kalesinde kışlayıp ilkbaharda yine ordu çıkardık. Kül Tigin'i baş yaparak orada bıraktık. Savunma tedbiri aldık. Düşman merkezi bastı. Kül Tigin 'Öksüz' adındaki atına binip saldırdı, tek başına dokuz eri mızrakladı, merkezi korudu, vermedi.

Annem hatun, bütün analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, buncanızdan diri kalanları! Kül Tigin olmasa idi, hep ölecektiniz!

Küçük kardeşim Kül Tigin, uçmağa vardı. Ben yaslandım. Kederimden görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. özüm düşündüm: Zamanı Tanrı yapar, Tanrı yaşar. Kişi oğlu hep ölümlü doğmuştur.. Gözden yaş gelse hep içeri akıtarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek, düşünceye daldım, sıkıldım. Çok katı sıkıldım, iki şad'ın, alay küçük kardeşlerimin, alay milletimin, ağlamaktan gözü kaşı fena olacak diye düşündüm de, sıkıldım.

Yuğcu (yasçı) ve ağlayıcı olarak, Kıtay, Tatabı milletlerinin başı Udar Sengün geldi. Çin konağından İsiyi Liten geldi. Gereksiz olduğu halde onbinlik hazine, altın, gümüş... fazla fazla getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Suğud, İranlı, Buhara ülkesinden Erik general, Oğul Tarkan geldi. Türgiş kağanından damgacı (mühürdar) geldi. Kırgız kağanından Tarduş inançu geldi. Bark (türbe) yapıcı, nakışçı, taşa yazı yazıcı olarak Çin kağanının yeğeni Çang Sengün (Çang general) geldi.

Kül Tigin koyun yılında, onyedinci günde uçtu. Dokuzuncu ayın yirmiyedisinde yuğ yaptırdık. Barkını, nakışlarını, yazılı taşını, maymun yılında, yedinci ayın yirmiyedisinde, ona saygılar sunup kutluladık.

Ey Türk milleti! Bu ülkeyi küçük kardeşim Kül Tigin ile öle yite kazandım. Kazanıp, alay milleti ateş, su kılmadım.

Ey Ötüken Ormanının milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın, silahlı gelip seni dağıtmasın diye, sana burasını il tuttum. Töreyi kazandırdım.

Türk milleti, beyleri! Sözümü işitin. Türk milletini toplayıp, il tutacağını bu taşa yazdım. Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım. Her ne sözüm varsa ebedî taşa yazdım. Ona bakarak bilin şimdiki Türk Beğleri!

Türklerim, alay beğlerim, alay milletim! Kazanıp il tuttuğum bu yerden, kağanından, beğlerinden, suyundan, toprağından ayrılmazsan, iyilik göreceksin. Evinde oturacak, dertsiz olacaksın. Sözlerimde yanlış var mı?

EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE DÖN !...

Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™

Keyfe Keder, KRALINA DEGiL MEMLEKETiME GiDER!!!







Bu sozleri soyleyen ben degilim!!!
Kim derseniz eger cevap olarak sunu soylerim sizlere ,
Omer El Hattab,
yani Hz. Omer.
Soylendigi yer Bagdat!!!...
4 şey geri gelmez, atılan ok,söylenen söz, kaçırılan fırsat ,geçen zaman.

Varın tarihini sizler hatırlayın ki , bu örneği başkaca “Türk akil adamlarımızdan yada önderlerimizden birisinin söylevlerinden” herhangi birisini seçerek verebilirdim.Ama bunu yapmamamın nedenimi Tüm Türk ve İslam alemi bilir ki Hz. Ömer’in ne kadar adil ve dürüst olduğu…
Bir dusunun ne Bagdat kaldi, ne Irak; ne Afganistan kaldi, ne Kabil; digerlerini saymama gerek yok. Digerleri zaten batiya hizmet edenler...
Etrafimiz ates cemberine donuyor bir tek Iran diyorlar bir de 2 devlet olduğumuzu diyen ama tek millet olduğumuzu iddia eden Azeri Devlet yöneticileri
ve sonra biz kaliyoruz ama Iran da hikaye, neden mi?
Zaten o olmazsa baska savas cikartma nedenleri kalmadi da ondan bari o ayakta dursunda islam_i rejimini ve teroru ihrac etsin diger devletlere de boylece ma$a varken el yakmadan Ulus devletleri ele gecirelim degil mi arkadaslar.”Ulusalcılarıda, Ulus deyince uluscu vatandaşıyım” diyenleri ,yani sözde öznecileri dışarıda bırakarak bunu söylüyorum size can dostlar. Kendine ulusalcı deyip devletimin altını kürekle kazanlara bu sözüm.
Satranc oynamayi bilen hamleleri kolay gorur ve karsi hamle yapar fakat bizde bunu yapacak kimseler nerede ki? ...Demeyin sakın! ümidini yitirmiş her bir bireyin en yakınınındaki en yüksek bir yere çıkıp kendini aşağı bırakmasını canı gönülden dileyenlerdenim.Ümitsiz insan ölü insandır belli bir amacı yoktur. Nereye çekerseniz oraya gider.
Çünkü o kişilerde var aramızda,ümidi olup devlet adamı olanlarda var. Zaman içinde yaptığı icraatlar insanı devlet adamlığını gösterir.Çünkü sivil savaş halindeyiz ama normal savaş durumunda kahraman olanlarımız eminim çoktur fakat bu durum bildiğimiz savaş değildir ki neferlerimiz kendini hemen göstersin.

Atatürk’ümüzün dediği gibi ,düşünen mi hareket eden mi yani “icraat eden mi” sözüne doğrudan yanıt verir, soran kişi sorusunu bitirmeden, hareket eden der.
Dünya’da tek laik ve cumhuriyetle yonetilen ayrica musluman ve Ulus devlet olan sen isen seni yikacak cok Dusman bulunur. En basiti hic uzaga gitmene gerek yok, komsuna bakarsin , olmadimi zamaninda ona yardim edenlere bir bak ayni Irak olayi gibi Saddama yardim edenler sonra idam ederler.Biraz daha doguya bakarsin terorun baslangicini gorursun.
Uzaga gitmeye kalkarsak onlarin soylemiyle sunu yaparlar,
bir devleti ya savasta yenersin ,
olmadi mi o zaman satin alirsin
haaa o da mi olmadi ,
o zaman kendine benzetirsin olur biter.

Kulturunun yok olmasi saglanir, lisaninin yok olmasi saglanir baska ne olsun ki , al sana kopya koyun surusu sadece bir tek adim kalir, ya tabela degisir veya tabela kalir koyunu gutmek icin bir coban bulunur. Yani çoban değişir.
Bunu da sivil toplum örgütleri ve siyasi kanaldan aynı zamanda da askeriyenin içinden destek bulacaksın ki yapa bilesin yani kisacası bu insanlari bulmak her devlet için kolay değil ama bizim devletimiz için o kadar kolay ki 3 tane darbe yemiş ve yara almış, yara sarılmadan terör hortlatılmış insanlar kargaşa ve bilgi kirliliği içinde,işsizlik diz boyu,zengin tam anlamıyla zengin işçi takımını kullanıp beyefendi olmuş ,işsiz gariban ekmek parası için susar konuşmaz yada konuşacağı zaman dolaylı olarak susturulur ve susuturulurken içten bazı odak grupları yeri ve konuşmayı kendi tayin ederler,tayin edilen yeri beğenmezler,orta tabaka yok denecek kadar az ama bilgi sahibi fakat sesi yok,zengin desen bir musibetler yuvası adı altında her oyunu oynar kendileri kraldan daha kralci, o ki demokrasiyle seçimle gelenlere ültimatom gibi raporlar hazırlar sunar veya sundurur ki o da onaylanır ama onay görmezse kafa tutar bu iş böyle gitmez gitmemeli der ve en asi olanı o dur ki baş kaldırır .Çünkü arkasında esas dış mihraklar vardır söyleyene değil söyletene baktığınızda görürsünüz onları. Medya, ellerinde,enerji kaynakları ellerinde, muhalefet çanak tutmakta ama onlara da karşı duran birileri çıkınca 100 yılda bir o zaman al takke ver külah işler iyice karışır. işte memleketimin durumu bu.

Zaman gecmis veya geç degil arkadaslar , her yeni gune bir olumlu davranisla baslayin , gelecek gunlerimizin basi ortulup ortacaga gitmekle kalmayip bizi tehdit ediyormuş gibi gösteren birde o medeniyet sahibi dedigimiz medeniyetsizlere meydan birakmayin. Bir de onların gerçek emellerine ve hülyalarına bakın sonra türbana dine ve Türk milletine çağdaş değil olamazlar bunlar devleti yıkıyorlar diyenlere bir bakalım. İki tarafin ucu boklu değnek gibi ortada kalmis beynamaz gibiyiz.
Bizler bozuk duzen sahibi insanlar degiliz, olamayiz.
Soysuz bir millet degiliz olmadik,olmayacagiz,
Bu ulke sinirlarinda yasayan gayri muslim vatandaslarida ne A.B si ne A.B.D si ne de baska bir yer zaten kabul etmiyor neden mi? Birçoğuyla dostluklarim ve komşuluklarimiz oldu halen de devam etmektedir.
Bundan dolayi,
Bu vatandaslarimiza ve dostlarimiza sen Turklesmissin diyorlar, ne kadar vahim bir durum ki bizi bize kirdirma cabasindalar ve onlari disliyorlar yani onlarinda akibeti ayni bizim gibi ayni gemide yer almalari...İşte bunun farkında olan kişiler makam mevki gözetmeksizin gerekeni yapmaya başladılar ki , ne başladılar onlara buradan tam destek veriyorum. Yetmedi mi naçizane bilgilerimden bir parçada olsa bilgilendirmekteyim veya bilgilendirme çabası içindeyim,o da mı olmadı kulağını delmekteyim küpe olsun diye zatende olmuş ki süreğen bir durumun içindeyiz duymayanlar ,bilmeyenler bilsin maymun gözünü açsın diye.

Bu süreğen durumda karşımızdaki olan mihraklar iç ve dış fark gözetmeksizin diyorum bunu belirteyim,bu memleketin suyunu icmis olmalari,ekmegini yemis olmalari, hep kendileri için çalışıp veya bazı mihraklara hizmet etmeleri ve Ulu Türkiyemizi param parça etmeleri çabası içinde olmaları alenen yapmaları bu saydığım vahim hareket ve davranışları ...
Bu vatandaslarimiza suclu gozu ile bakacağız. Elbette her toplumun icinden satilmislar cikacaktir ama bir avuc curuk yumurtadir ve onlardan bizim icimizde de vardir bunu sakin unutmayin. Ecnebisi veya yerlisi hiç fark etmez, destekçisi veya yaltakçısı yada bizzat kendisi bu oyunun baş aktörü veya figüranları da dahil eninde sonunda cezasını bulacaktır, bulmalıdır, buldurulmalıdır.
Madem herkes fikiri hür , vicdanı hür, dini hür, dili ve ülkesi hür bir laik sosyal müreffeh ve çağdaş uluscu, milli, cumhuriyetin kuruluş esaslarına göre yönetilen ve o devletin içinde olan yaşamak isteyen,eşit hak ve hukuka sahip Yüce Türkiye Cumhuriyeti Devletini arzuluyorsa bunu yapmak için sözde özneleri kim olursa olsun makam mevki ,görev yetki ve konum gözetmeksizin özel yada tüzel herkese dokunulmalı ve gerçekleri gün ışığına çıkartıp gerekeni yapmak için elimizi bir birey olarak taşın altına koymalıyız ki gelecekte de aynı olaylar ve durumlarla karşılaşmayalım.
Son olarak şunu söylemek isterim ki,
Tarih tekerrürden ibaret değildir ,tarihi olaylara kayıtsız kalıp geçmişteki yaşadığımız felaket veya her ne ise olmuş olan durumu göz önünde bulundurup öyle yaşamalı ve bunu hiçbir zaman unutturmamalıyız ki tarihin tekerrür etmesini biz insanoğlu olarak engellemeliyiz.
Kısacası , tarihini bilmeyen geleceğini görmekten yoksun insan olarak yasamaya devam ederiz.
Ve başımıza gelenleri defalarca yaşarız sonuç olarak deriz ki başa gelen çekilir deriz.

Umudumuzu ve amacımızı, ülkemizi ve birliğimizi ve dirliğimizi, bölünmez bütünlüğümüzü ve egemenliğimizi, cumhuriyet ilke ve inkılaplarımızı, gelenek ve göreneklerimizi ve üzerinde yaşadığımız bütün değerlerimiz genci yaşlısıyla,ecnebisi ve yerlisiyle, mezhep gözetmeksin vatanımızı korumak bizim temel görevimiz addederek karşımızdaki bütün mihraklara diyeceğimiz cevap şu olmalıdır;
Keyfe keder, kralina degil alayina gider millet. Bu duzenin icinde yardim almaya alistiysaniz emir almayada aliskin olanlardan olmayiniz.

Yazim Tarihi: 19 Nisan '09

Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™