Bu Blogda Ara

4 Haziran 2011 Cumartesi

Ben Bir Bozkurt'um, Bizler Bozkurt'uz, Ya Sen Veya Sizler Kimsiniz?




BOZKURT
439 yılında Çin İmparatoru Tay-vy, yel götürmez ordusu ile Türkler'in üzerine yürüdü. Pek çok Türk'ü kılıçtan geçirdi. Çinliler'in T'u-kü-e dedikleri, kendilerine Kök Türük (Göktürk) diyen boydan sadece 500 aile, Altay Dağları'na can atıp İmparator'un kılıcından kurtuldu. Orada Ergenekon vadisine sığındı (Pien-i tien adlı Çin kroniğinin verdiği bu bilginin Fransızca'ya çevrilerek dünya ilim alemine tanıtılması: Stanislas Julien, Documents Historiques sur les Tou-kious (Turca), Journal Asiatique, Paris 1864, VI.Seri, c.III, s.348-9).


Göktürkler, çevresi dağlarla örtülü Ergenekon vadisinde 96 yıl kaldılar. Dağdaki demir madenini eriterek silahlandılar. Çoğaldılar. Göktürkler'i Ergenekon'a getiren Mete soyundan Bilge Şad'ın oğlu Uluğ-Yabgu Tavu'nun oğlu Bumin Kağan, 535 yılında Göktürkler'i Ergenekon'dan çıkardı. Kendisinin Mete'nin meşru halefi ve bütün Türkler'in büyük hakanı olduğunu bildirdi. Japon Denizi ile Kırım arasında uzanan Göktürk imparatorluğunu kurdu (o zamana kadar Türk, Türkçe konuşan boylardan birinin adı idi, Göktürkler'den başlıyarak bütün Türkçe konuşan kavimlere Türk dendi).
Türkler'e Ergenekon cenderesinden cihana açılmak üzere çıkarken dağ geçitlerini göstererek rehberlik eden, Bumin Han'ın Bozkurt'u idi. Şükran olarak kurt başı, Göktürk bayrağının alemi yapıldı.
Artık bu özetten, Bozkurt'un Türk için ne idüğü anlaşılır.


Milli Mücadele'de Türk, Anadolu'ya kapatılarak ikinci bir Ergenekon'a mahkum edilmek istendi. Bu defa Türk'ü bu cendereden Mustafa Kemal Paşa çıkardı. Atatürk'e Bozkurt dendi. Atatürk'ün emriyle posta pullarının ve banknotların üzerine ay-yıldız içinde büyük bir Bozkurt resmi kondu. Gene Atatürk, Ratip Tahir'e Bozkurt'lu Ergenekon'dan çıkış tablosunu yaptırarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın girişine astırdı. Sonradan birtakım kansızlar, bu tabloyu indirtmişlerdir.


Gençliğin elinden milli sembollerini alırsanız Mao'nun, Lenin'in posterlerine mahkum edersiniz. Bozkurt, Adriyatik'ten Çin'e kadar bütün Türklüğün sembolüdür.


Gençler ! Bozkurt'a sahip çıkınız !
...ve dahi bu yoksul da der ki: Türk gençliği Bozkurt'a sahip çıkacak ve bütün milli değerlerini evren var oldukça yaşatacaktır  ve yaşatılacaktır!!!

BOZKURT DESTANI

Bozkurt Destanı, bilinen en önemli iki Kök-Türk destanından biridir

(ötekisi Ergenekon Destanı'dır / ayrıca Ergenekon Destanı'nın, Bozkurt Destanı'nın devamı olması kuvvetli bir olasılıktır). Bu destan bir bakıma Türkler'in soy kütüğü ve var olma hikâyesidir. Ayrıca, Türk ırkının yeni bir var oluş biçiminde dirilişi de diyebileceğimiz Bozkurt Destanı, Bilge Kagan'ın Orkun Anıtları'ndaki ünlü vasiyetinin ilk sözleri olan ''Ben, Tanrı'nın yarattığı Türk Bilge Kagan, Tanrı irâde ettiği için, kaganlık tahtına oturdum'' cümlesi ile birlikte düşünülecek olursa, soy ve ırkın nasıl yüceltilmek istenildiğini de anlatmaktadır. Destan, Çin kaynaklarında kayıtlıdır. Bozkurt Destanı'nın iki ayrı söyleniş biçimi vardır. Ama bu iki varyant arasındaki fark azdır ve Çinliler'ce yazıya geçirilirken ad ve kelimelerin Çince'ye uydurulma gayreti yüzünden ortaya çıkmıştır. Kimi araştırmacılar, Türkler'le ilgili başka bir kurt efsanesini de katarak bu varyant sayısını üçe çıkarsalar da, aslında onların Bozkurt efsanesinin üçüncü söylenişi dedikleri bu destan, Hunlar çağındaki Usun Türkleri'nin bir efsanesidir. Bu efsane, Hunlar'da Kurt adlı bölümde anlatılmıştır. Bozkurt Destanı'nı, Çin'de hüküm sürmüş Chou hanedanının resmi tarihinin 50. bölümünde ve yine Çin hanedanlarından olan Sui sülalesinin resmi tarihinde kayıtlıdır.


Bozkurt'tan türeyiş efsaneleri, Türk mitolojisinin en ileri ve romantik bölümüdür. Türk mitolojisinde genel olarak tüm millet düşmanlarınca yok edilir, geriye yalnızca bir çocuk kalırdı. Türk özelliğini taşıyan hemen her efsanede bu motifi bulmak mümkündür. Aşağıda yer verilen Bozkurt Destanı'na göre Türkler, eskiden Batı Denizi adlı bir yerin batısında oturmakta idiler. Efsanedeki Batı Denizi, Aral Gölü olabilir. Batı Denizi'nin Altay Dağları ya da Tanrı Dağları üzerinde bir göl olması da muhtemeldir. Destandaki, geriye kalan tek çocuğun kolları ile bacaklarının kesilerek bir bataklığa atılması da, Türk mitolojisinde önemli bir yer tutar. Bu tür bataklık motifleri, Hun ve Macar efsanelerinde de vardır.

CESETLERİMİZİN TÜRKLÜĞÜNÜN KANITI BOZKURT

1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın yapılmasının en büyük nedeni, Rum militanların Türkler'e karşı yaptıkları mezalim ve katliamlardır.


Rumlar, savunmasız ve silahsız Kıbrıslı Türkler'e, kuduz itler gibi saldırıyorlardı. Gördükleri savunmasız Türkler'i (özellikle kadın ve çocukları) acımadan katlediyorlardı. Rumlar birçok Türk yerleşme merkezine baskın düzenlediler. Baskına uğrayan yerlerden Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerinde, bozkurdun Türk kültüründeki önemini gözler önüne seren bir olay cereyan etmiştir.


Adı geçen Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerindeki Türk cesetleri tanınmaz durumdaydı. Cesetlerin Türkler'e ait olup olmadığı belirlenemiyordu. Birleşmiş Milletler'in yetkilileri, cesetler kısmen çürümüş ve bozulmuş olduğu için, sünnetli olmalarını Türk olmalarının kanıtı olarak kabul etmedi. Ama çocuk cesetlerinin kemer tokalarında bozkurt tasviri vardı. İşte bu bozkurtlu kemer tokalarını gören Birleşmiş Milletler'in yetkilileri hemen cesetlerin Türk cesedi olduğu raporunu verdiler.


Dikkat edin ! Bizim kanımızdan, kültürümüzden olmayan kişiler bile Türklüğün en büyük kanıtı olarak Bozkurt'u görüyorlar. Sünnetli olmak bile Türklük için yeterli bir belirti sayılmazken Bozkurt, Türk olmanın birinci kanıtı derecesine yükseliyor.


Bozkurt, Türklüğün en başta gelen simgesidir. Bu yüzyıllar önce de böyle idi, bugün de böyle. Ancak, içimizde aydın geçinen birtakım şahsiyetler onu Türk kültür ve tarihinden silmeye çalışırken Avrupalı, Bozkurt'un Türk kültüründeki yerinin bilincinde olduğunu gösteriyor. Aydın olmayan aydınlarımız bundan bir ders alabilse...

KANINA İSYAN ETME KÜÇÜĞÜM


GÜN OLUR, GENLERİN HESAP SORAR SENDEN!!!

DEVLET SİMGESİ OLARAK KURT(TUĞ - BAYRAK – SANCAK) Bayrak, Türkler'de devletin ve Türklüğün her şeyidir. Bağımsızlık, özgürlük bayrakla belirir. Uğur ve başarı ancak onun dalgalanışındadır. Atalarımız ve atalarımızın egemenliği, bayraklarının tepesinde oturan Bozkurt simgesi ile hatırlanırdı.


Eski Türkler'in hem tuğları, hem bayrakları vardı. Tuğ ile bayrak ayrı şeylerdir. Tuğ dört bölümden oluşur: Süslenmiş tuğ direği; direğin başına bağlanmış at kuyrukları; tuğ başı (direğin başına konulur ve kuyrukların bağ yerini gizlerdi); tuğ başının üzerine konulan kurt başı. Tuğ, devletin ve bağımsızlığın simgesidir ve daha çok resmidir. Bayrak ise köklerini dinden alır. Eskiden bayraklar şimdiki gibi birer simge değil idiler. Türkler savaşta, barışta ve törenlerde değişik renklerde bayraklar kullanırlardı. Bu renklerin de ayrı anlamları vardı.


Eski Türkler'in bayraklarında ve tuğ başlarında bir Bozkurt bulunurdu. Çinliler'in de dediği gibi Türkler, Bozkurt'tan türediklerine inanırlardı. İlk ve kutsal atalarını unutmadıklarının göstermek için de, devlet sembollerinin başlarına, Türk özgürlük ve bağımsızlığının belirtisi olarak, bir kurt başı koyarlardı. Çin kaynaklarında, Göktürk bayraklarının başında alem olarak bir kurt başı olduğu kayıtlıdır. Baykal Gölü'nün batısında, Göktürk çağından kalma kaya resimlerinde, ellerinde uzun sırıklar üzerine asılmış bayraklar taşıyan atlılar tasvir edilmiştir.
Kurt, güçlü ve dayanıklı bir hayvandır. Bundan ötürü de Türk boyları arasında kudretin simgesi olmuştur. Hatta Türkler, Gök Börü Sultanım diyerek, kendi hükümdarlarının gücünü ve kudretini dile getirirlerdi. Benzer bir biçimde, büyük bahadırların gözleri kurda benzetilirdi. En keskin oklar için Kurt Dili deyimi kullanılırdı.


Eski Türkler'de tuğ, bayrak ve davul bağımsızlığın simgesi idi. Kagan tuğları dokuz tane olurdu. Kaganlar, atadıkları han, beğ ve yabgulara da rütbelerine göre belli sayıda tuğ verirlerdi; ama 9 tuğ ancak kagana özgüydü. Bu gelenek Hunlar'dan Osmanlılar'a değin aynen devam etmiştir.


Altın kurt başlı sancak egemenliğin ve hükümdarlığın simgesi olduğu için, bir kagan ya da hanın altın kurt başlı sancağının olması, onun bağımsızlığının belirtisi idi. Bugünde Bozkurt, aynı şekilde Türk bağımsızlık ve özgürlüğünün simgesidir. Mesela Çin hükümdarları, Türkler'i bölmek ve iç savaşa sürüklemek istediklerinde, devlete başkaldırmasını istedikleri yöneticilere altın kurt başlı sancak gönderirlerdi. Örnek olarak, 582 yılında Çin imparatoru Wen-ti, yabgu Tardu'ya kurt başlı sancak göndererek onu kagan olarak tanıdığını belirtmiş ve böylece devlete başkaldırmasını sağlayacağını düşünmüştü.

TÜRK'ÜN AĞLAMASI BİLE KURDA BENZER !

Bozkurt, Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Kurt ile ilgili efsane, inanış ve gelenekler, Türk kültüründe derin izler bırakmıştır. O derece ki, yabancı kaynaklar bile Kurt ile Türk arasında ilişki kurmuşlar, hatta Türkler'den bahsederken ''Kurttan Türeyenler'' deyimini kullanmışlardır. İşte yine buna benzer olarak, Türkler'in ağlaması bile Çin kaynaklarınca kurt sesine benzetilmiştir.
Eski Çinli tarihçiler Töles Türkleri için şöyle der: ''Tölesler, kurttan türedikleri için, ağlamaları ve şarkıları da kurt sesine benzer.'' (Töles, Hun Devleti ile Göktürk Devleti arasındaki zamanda Türkler'in genel adıdır; bütün Türkler'e ''Türk'' adının verilmesi, Göktürkler ile başlar).


Benzer biçimde, Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lugaat-it Türk adlı eserinde kayıtlı bulunan eski bir Türk şiirinde, büyük Türk kahramanı ve hükümdarı Alp Er Tonga'nın yoğ (cenaze) töreninde bulunanların, ''kurt gibi uluduğu, gözyaşları döktüğü, haykırarak yakalarını yırttığı'' anlatılmaktadır.


Yukarıdaki örnekler, Bozkurt'un Türk kültüründeki yeri ve önemini gösteren kanıtlardan biridir...

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BOZKURT



Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında (1922-1938) Bozkurt'a büyük bir önem verilmekte idi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında hemen hemen her kuruluşta Bozkurt'u görmek mümkündü. Hatta daha cumhuriyet ilan edilmeden, Ankara Hükümeti'nin bastırdığı pulların üzerine Bozkurt resmi konulmakta idi.
Türk tarihini bir bütün olarak düşünen Atatürk, milli simge olan Bozkurt'u kullandırmış, devletin temellerine Türk milliyetçiliğini yerleştirmiştir. Batılılar da bunlara bağlı olarak Atatürk'e ''Bozkurt'' adını vermişlerdir.


Ancak, Atatürk'ün ölümünden sonra 1950'li yıllara değin Türkiye'ye marksist kadrolar egemen oldular. Bu marksist kadroların ilk işi para ve pullardaki Bozkurt armasını kaldırmak oldu; daha sonra da devletin her kademesindeki Bozkurt simgelerini kaldırdılar. Ve bütün bunları Atatürk'e rağmen, Atatürkçülük (!) adına yaparlarken, Bozkurt'u yeni Türk devletinin kademelerine yerleştiren Ulu Önder'in kemikleri mezarında sızlıyordu. Kansızlar, yaptıklarında bir dereceye kadar haklıydılar:
NE DE OLSA İT, KURDUN YANINDA RAHAT EDEMEZ !


Fakat Bozkurt yine de unutulmadı, unutturulamadı. Başını Hüseyin Nihal Atsız'ın çektiği Türk milliyetçileri, unutturulmağa, Türklüğün belleğinden silinmeğe çalışılan Bozkurt'a sahip çıktılar ve kendilerine simge olarak seçtiler.
1950'lere dek Türkiye'yi yöneten marksist kesim, milli simgelerin kullanılmasına izin vermediği gibi, Türkçülük-Turancılık davaları altında Türk milliyetçilerini zindanlarda çürütmeğe çalışmıştır.
1950-1960 arasında başa liberal partiler geçince de pek bir şey fark etmemiş, onlar da Bozkurt gibi milli simgelerden uzak durmuşlardır. Bu yetmediği gibi Türkiyat Enstitüsü'nü dahi kapatmışlardır.
Ama bu millete kimse özgürlük ve bağımsızlığının simgesi olan BOZKURT'u unutturamamıştır. Ve asla da kimse unutturamayacak. Türk milliyeçiliği ve Türk milliyetçileri var olduktan sonra bu milletin sırtı yere gelmeyeceği gibi, başta Bozkurt olmak üzere bütüm milli sembolleri de yaşamaya devam edecektir.

TÜRK ORDUSU BOZKURT'A SAHİP ÇIKIYOR,
YA SİZ?

1998 yılında, Yunan savaş uçaklarının Güney Kıbrıs'a gitmesi üzerine, bizim savaş uçaklarımız da misilleme olarak KKTC'nin Geçitkale Askeri Havaalanı'na indiler. Kıbrıs'a giden filomuzun adı ''ANADOLU KURTLARI'' idi. Uçaklarımızın kuyruk bölümünde birer kurt resmi vardı. Ayrıca bu filoya bağlı pilotlarımızın kollarında da Bozkurt amblemi bulunmaktaydı.


Deniz Kuvvetleri'mizin, her yıl Ege Denizi'nde yapmakta olduğu tatbikatlara da ''DENİZ KURDU'' adının verildiğini hepimiz biliyoruz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşda büyük payı olan Türk Mukavemet Teşkilatı'nın da simgesi Bozkurt'tur.
Velhasıl, bütün unuttuırulma çabalarına karşın Bozkurt, Türk dünyasının birçok bölgesinde ve Türkiye'deki sivil kuruluşlarda kullanılmağa devam ediyor ve devam edecek de...

NOT: Anonim

Yazan: TOLES
˙Her Hakkım Saklıdır®™




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder